Antalya İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Başkanı Soner Akdoğan, Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin ardından sosyal medyada dolaşan, ‘Ses dalgası gönderiyoruz, binanızın sağlam olduğunu görüyoruz’ şeklindeki paylaşımlara isyan etti. Böyle bir yöntemle binaların sağlamlığının belirlenemeyeceğini belirten Akdoğan, “Konut edinirken binanın projesine, betonu, demir sınıfına nedir bakan yok. Herkes mutfak dolabına, kapısına, cephesinin ne olduğu ve fiyatına bakıldı. Şuur olsa projeye, müteahhide bakardık” dedi.
İki yöntemle belirlenir”
Başkan Akdoğan, herkesin yaşadığı binanın depreme dayanıklılığını merak ettiği belirterek, bu noktada telefon ve dilekçeyle kendilerine başvuru yaptığını bildirdi. Soner Akdoğan, iki büyük depremin ardından vatandaşlarda korku ve panik halinin hâkim olduğunu söyledi. Depremin yıkımı ve acıların zamanla unutulduğunu ama psikolojik yıkının etkisini kaybetmediğinin altını çizen Akdoğan, “Bunun bölgede gördüm ve gözlemledim. Batı illerine doğru inanılmaz bir göç var. Vatandaşlarımız gördüğü yıkımların ardından binalarının durumuyla ilgili bir rapor almak istiyorlar. Bu noktada da sosyal medyada inanılmaz bir bilgi kirliliği var. Ses kayıtları atılıyor, yazılar paylaşılıyor. ’Binanızı deldirmeyin, karot aldırmayın, dayanımını azaltırsınız’. Yapılar yönetmeliklere göre yapılır. Bu binaların deprem dayanımlarını yönetmeliklere göre yapıyoruz. Şu anki mevcut yönetmeliklerde bir binanın depreme karşı dayanaklı olup olmadığını belirlemek için iki yöntem vardır” diye konuştu.
“Depreme karşı dayanaklı olup olmadığını belirlemek için uygulanan yöntemler”
Bu yöntemlerden birisinin 6306 sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanun çerçevesinde riskli yapı tespitinin yapılması olduğunu kaydeden Akdoğan, “Riskli yapı tespiti Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yetkilendirişmiş olduğu lisanslı kuruluşlar tarafından yapılır. Vatandaş e-devlet üzerinden bu lisanlı kuruluşlardan birine başvurur, bunun sonucunda yapısının risk durumunun tespiti yapılır. Yapısı riskliyse 60 gün içinde tahliye edilmesi istenir. Tahliye sonrası bu yapı güçlendirilir ya da yıkılır. İkinci yöntemde binalar hakkındaki deprem yönetmeliği 2018 yılında yayınlanmıştır. Bu yönetmeliğin 15. bölümü tamamen güçlendirme ve yapı performansının nasıl yapılacağına dairdir” dedi.
“20 bine de 500 bine de mal olabilir”
Sosyal medyada binaların sağlam olup olmadığının tespitine yönelik yanlış yazı ve konuşmaların dolaştığını ifade eden Akdoğan, “Yapınıza ses dalgaları göndererek, kolonlardan donatı tespiti yapmadan, karot almadan binanızın sağlam olduğunu görebilirsiniz” gibi inanılmaz bir bilgi kirliliği var. Böyle bir yöntem yoktur. İki yöntem vardır, riskli yapı tespiti, deprem yönetmeliğinin 15. bölümünde belirtilen yöntemlerle binanın performansı değerlendirilir. ’Yapıya ses dalgası gönderelim, sonuç gelsin’ tarzı bir durum yoktur. Sosyal medyadaki birliği kirliliği deprem kadar tehlikelidir. Vatandaşlarımızı teknik bir uzmanın görüşünü olmadan bu tarz paylaşımları yapmadan uyarmak istiyorum” dedi.
Akdoğan, depreme dayanıklılık testi ücretlerinin binanın yüksekliği ve özelliğine göre 20 bin TL’den başlayıp 500 bin TL’ye kadar çıkabildiğini belirtti.
“Telefonlarımız susmuyor”
Çalışmaların fiyat noktasında değişime neden olacağını kaydeden Akdoğan, “Birçok parametre var, mühendisin yapacağı çalışma, projeye uygunluk önemli, emek sarf edeceği önemlidir. Şuan odaya gelen dilekçeler binanın performansını öğrenmek isteyenlerle ilgili. Telefonlarımız susmuyor. Vatandaş bir deprem anında bu psikolojik düşünceyle bizi aramaya başlıyor. Bu aramalar zamanla seyrekleşiyor, bir süre sonra unutuluyor. Bu depremin Antalya’da yaşamayacağımızın garantisi yok. Türkiye’nin yüzde 95’i deprem riski altında olduğumuzu unutmadan vatandaşlarımızın doğru ve şuurlu şekilde hareket etmemiz gerekiyor. İki ay sonrada bu hassasiyetin yüksek olması gerekiyor kendi canlarımız içinde. Bugün mutfak dolabına, koltuk takımına gösterdiğimiz özeni binamıza göstermiyoruz. Vatandaşın canına emanet ettiği binasının durumunu öğrenmek durumunda olduğunun farkında olması gerekir” dedi.
Ses dalgası eleştirisi
Vatandaşların binalarının sağlamlığı yönünde, “Duvara çivi çakıyorum girmiyor” yönünde söylemlerinin olduğunu aktaran Akdoğan, “Böyle bir tespit yöntemi yok. Sosyal medyada dolanan ses kayıtlarındaki kişiler yargılanmalıdır. ‘Ses dalgası gönderiyoruz, binanızın sağlam olduğunu görüyoruz’ böyle bir yöntem yok. Mobilyaya gösterdiğimiz özeni binalarımızın sağlamlığına da gösterelim. Gözlemsel olarak yapılan değerlendirmeler sağlamlık noktasında sadece fikir verir. Fırsatçılara pirim vermeyelim. Yönetmelik ve kanunlara bağlı kalalım” diye konuştu.
“Mutfak dolabı ve cephesine bakıyoruz”
Depremde yıkılan binaların suçlusunun sadece müteahhit olmadığının altını çizen Akdoğan, “İmara açılan yerlerdeki yöneticilerden, projelerden denetimine, müteahhidine kadar herkes suçludur. Bizde bir afet bilinci oluşmadı. Bugün müteahhit demirini az çıkaran mühendise gidiyor. Denetlemeyi doğru yapmayan kendisine alan açan denetçiye gidiyor. Usulsüzlüklere göz yuman belediye doğru belediye olması gerekiyor. Bu algının değişmesi lazım. Bizde bir rant iştahı var, bu iştah bizi usulsüzlüğe itiyor. Konut edinirken binanın projesine, betonu, demir sınıfına nedir bakan yok. Herkes mutfak dolabına, kapısına, cephesinin ne olduğu ve fiyatına bakıldı. Şuur olsa projeye, müteahhide bakardık” dedi.
Akdoğan, bir şuur oluşması için afet dersinin tüm okullarda zorunlu ders olarak okutulması gerektiğini de sözlerine ekledi.