Psikoterapist ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Selin Yurdakul, yaşanan deprem felaketi sonrası deprem travması ve bu travmanın bedene yansıması ile ilgili bilgiler verdi.
Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremin ardından depremden etkilenmiş bireylere nasıl yaklaşılması gerektiğine değinen Dr. Selin Yurdakul bedende görünen travmaların ve vücudun ona karşı nasıl savunduğunu anlatarak ilk müdahalede yapılacakların öneminin altını çizdi.
“Savaşamadığı ya da kaçamadığı tehdide sinir sisteminin verdiği yanıt donma tepkisidir”
Afet bölgesinde sıkça yaşanan donma olayını açıklayan Yurdakul, “Geçtiğimiz hafta ülkece çok büyük bir afet yaşadık, hala etkilerini yaşamaya devam ediyoruz. Her birimiz derinden etkilendik. Bedenlerimizin travmaya verdiği hayatta kalma modundayız çoğumuz. Savaşamadığı ya da kaçamadığı tehdide sinir sisteminin verdiği yanıt donma tepkisidir. Donma tepkisi duyguları fark edememek hissizleşmek olabileceği gibi zihnin dağılması sis bulutu içinde gibi, rüyada gibi hissetmek ya da bedeni hissedememek açlığı, tokluğu, yorgunluğu anlayamamak, kasların aşırı gerilmesine bağlı vücut ağrıları, sindirim sistemi problemleri gibi pek çok şekilde kendini gösterebilir. Donma tepkisi duygularla baş edecek ortamın olmadığı zamanlarda sıkça görülür. Farkına varılmaz üzerinde gerekli çalışmalar yapılmaz ise beden donmuş şekilde uzun süre kalabilir, hayatın geri kalanını bile bu şekilde sürdürebilir. Travma bedende kayıt tutulur bilgisi bunu anlatmaya çalışmaktadır” dedi.
“O an hiç bitmeyecekmiş gibi duygular beynin içinde canlı bir şekilde yaşanmaya devam eder”
Donma sırasında beyinin verdiği tepkiyi anlatan Yurdakul, “Travmanın en büyük özelliği sinir sisteminin işlemleyebileceği kapasiteden yüksek duygular içermesidir. Bir diğer özelliği ise duygular beyinde dondurulduğu gibi travmatik anı da tam o anda beyinde dondurulmuş bir şekilde kalmasıdır. Sanki o an hiç bitmeyecekmiş gibi duygular beynin içinde canlı bir şekilde yaşanmaya devam eder. Beynimiz bu duyguları kontrol altında zapt etmeye çalışırken için yüksek enerji harcar. Beden sürekli tehdit altında hissettiğinde onu takılı kaldığı travmatik anın içinden çıkarmanın en kolay yolu ona şimdi ve burada güvende olduğunu hissettirmektir. Ancak bu şekilde hayati tehdidin bittiğini anlayabilir. Bu sebeple yüksek uyarımlı travmalarda bedenle çalışmak çok önemlidir. Beyin hayatta kalma moduna geçtiğinde düşünen parçası olan korteks kapanır. Sözlerin çok anlamı olmaz. Örümcek fobisi olan birine küçücük böcekten korkmanın yersiz olduğunu anlatmaya çalışmak gibi işe yaramaz. Önce sistemin kısmen de olsa bir güvenlik hissini deneyimlenesi gerekir. Bunu kendi bedeni aracılığıyla yapabileceği gibi yardım veren bir öteki kişiden alabilir” diye konuştu.
“Bölgede görev alan kişilerin kendi psikolojik sağlamlığını gözetmeleri gerekli”
Depremzedelere yapılan müdahalenin sırasında dikkat edilmesi gereken hususların altını çizen Yurdakul, “Depremzedelere yardım etmek isteyip, yaralarını sarmaya destek olmak istiyorsak oksijen maskesini ilk kendimize takacağız. Çünkü ancak benim sinir sistemim sakin olduğunda travma olmuş kişinin yanında durabilirim. Bu sebeple özellikle bölgede görev alan kişilerin kendi psikolojik sağlamlığını gözetmeleri, gerekli destekleri almaları çok önemlidir. İnsan kolayca incinme kapasitesi olduğu kadar iyileşme ve adaptasyon kapasitesi de yüksek bir canlıdır. Yüzlerce saat sonra bile enkaz altından canlı çıkan depremzedeler bunun en güzel örneğidir. Sinir sistemimiz plastiktir. Travma yıkıcı olduğu kadar hayatta kalmayı başardığında güçlendiren bir olguya da dönüşebilir. Travma sonrası temelde iki seçenek vardır. Biri travma sonrası stres bozukluğu iken diğeri travma sonrası büyüme genişleme etkisidir. Hangi yanıtı vereceğimiz pek çok faktörden etkilense de bunlardan en önemlisi bağ kurma ve o insani yardım ile ilgilidir. Yalnız olduğunu hissetmemek bir ötekinin sakin sinir sistemiyle yanında olması desteklendiğini hissetmek en çok yardımcı olan faktörlerdendir” ifadelerini kullandı.