Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, ’’İncelenen bina sayısı ile yıkık ya da ağır hasarlı bina sayısı arasında oran 10’da 1 seviyesinde. Yani dokunduğumuz, hasar tespitini yaptığımız 10 binadan biri artık ya yıkılacak, ya yıkık ya da oturulamaz durumda” dedi.
Bakan Kurum, 112 Acil Çağrı Merkezi’nde ‘Deprem Bölgesi Fay Hatları ve Zemin Sıvılaşması’ konulu toplantıda konuştu. Bakan Kurum, ’’Deprem bölgesindeki illerimizde 4 milyon bağımsız bölümden oluşan 1 milyon 40 bin binayı inceledik. 130 bin binada yer alan 430 bin bağımsız bölümü yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olarak tespit ettik. Ben tüm illerimizdeki hasar tespit sayılarını tek tek vermek istiyorum. Gaziantep’te 37 bin bağımsız bölümden oluşan 16 bin bina, Kahramanmaraş’ta 91 bin bağımsız bölümden oluşan 25 bin bina, Malatya’da 67 bin bağımsız bölümden oluşan 19 bin bina, Hatay’da 143 bin bağımsız bölümden oluşan 37 bin bina, Adıyaman’da 50 bin bağımsız bölümden oluşan 17 bin bina, Kilis’te 2 bin 100 bağımsız bölümden oluşan bin 400 bina, Elazığ’da 5 bin 800 bağımsız bölümden oluşan bin 300 bina, Adana’da bin 775 bağımsız bölümden oluşan 113 bina, Osmaniye’de 14 bin bağımsız bölümden oluşan 4 bin 300 bina, Şanlıurfa’da 3 bin 900 bağımsız bölümden oluşan 775 bina ve Diyarbakır’da 9 bin bağımsız bölümden oluşan bin 300 binayı yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olarak tespit ettik’’ dedi.
“10 binadan biri ya yıkılacak, ya yıkık ya da oturulamaz durumda”
Bakan Kurum, ’’İncelenen bina sayısı ile yıkık ya da ağır hasarlı bina sayısı arasında oran 10’da 1 seviyesinde. Yani dokunduğumuz, hasar tespitini yaptığımız 10 binadan biri artık ya yıkılacak, ya yıkık ya da oturulamaz durumda. Yıkımın boyutlarını, vazifemizin ne kadar zorlu ve çetin olduğunu görmemiz açısından bu oranın özellikle altını çizmek istedim’’ şeklinde konuştu.
“Jeofizik, jeoteknik, jeoloji, sismoloji hocaları, deprem bilimi uzmanlarıyla görüşüyoruz”
Bakan Kurum, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak konutlarımızın bilimsel normlara ve yeni teknolojilere uygunluğunu en yüksek seviyede sağlamak adına bir araya geldik, hocalarımızı dinledik. Üniversitelerimizle, hocalarımızla, Türkiye’nin en saygın jeofizik, jeoteknik, jeoloji, sismoloji hocalarıyla, yine diğer deprem bilimi uzmanlarıyla yoğun bir trafik içerisinde görüşmelerimizi, istişarelerimizi sürdürüyor, kararlarımızı burada yapacağımız istişarelere göre alıyoruz. Bundan sonra da bu istişareleri gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Gerek yeni yerleşim alanları gerekse de kent içinde yıkılan alanlara ilişkin kentsel projelerin en sağlıklı biçimde uygulanabilmesi milletimizin geleceği için çok önemli. Bu manada öncelikli olarak yapıların zeminlerine dair jeolojik-jeoteknik ve jeofizik özelliklerin analiz edilmesi gerekmektedir. Ülkemiz jeolojik konumu, tektonik ve morfolojik yapısı ile iklim özellikleri nedeniyle doğal kökenli olayların sık gözlendiği bir konumda yer almaktadır. Maalesef yüzlerce yıllık yerleşim düzenimiz ve yapılaşma alışkanlıklarımız da bu olayların afete dönüşmesinde önemli rol oynamaktadır. Yerleşime açılacak alanlarda deprem, heyelan, taşkın, kaya düşmesi ve diğer afet risklerinin tespitini beraberce yapıyoruz. Yeni yerleşim yeri seçimi, yıkılan ve ağır hasar gören mevcut yerleşim alanlarının morfolojik, jeolojik, jeofizik, jeoteknik, hidrojeolojik, sismotektonik, arazi kullanımı ve afet risk durumunu inceliyoruz. Güvenli bir yerleşim alanı, ‘dirençli şehirler’ için ihtiyaç duyulan planlama ve tasarım süreçlerini yürütüyoruz. Bu anlamda mikro-bölgeleme olarak tarif edilen zeminin depreme dayanıklılığını ortaya koyan, bölgedeki toprak yapısını etüt eden çalışmalarımızı 7/24 sürdürüyoruz. Ayrıntılı jeolojik etüt çalışmalarımız da bir yandan devam ediyor. Eski yerleşim alanlarının zeminlerini de en detaylı şekilde inceliyoruz. Eğer bu zeminlerde problem varsa, fay hattına yakınlığı söz konusu ise burada da vatandaşımızı mağdur etmeyecek şekliyle imar kısıtlaması, bina yüksekliği ve yoğunluğunda azaltım dahil her türlü kısıtlamayı da içeren bir süreci milletimizin can ve mal güvenliği için yürüteceğiz. Bilimsel anlamda önceliğimiz, sağlam zemin, doğru teknik. Bunun için de bir seferberlik anlayışıyla tüm üniversitelerimiz, bilim insanlarımız, mimarlarımız, mühendislerimiz, şehir plancılarımız inşallah yeni inşa edeceğimiz şehirlerimizde çok önemli görevler üstlenecekler. Deprem sürecinde en çok gündeme gelen konu olan, radye temel üzerine tünel kalıp sistemini tüm yapılarımızda titizlikle uygulayacağız. Yerleşim alanlarımızı ovadan dağlara doğru yerleşim tipinde kuracak, birçok alanda yıkıma sebep olan zemindeki sıvılaşmanın olmayacağı yerlerde inşa edeceğiz. Yerinde ya da şehir merkezinde yapacağımız konutlarımızı yeni bir şehir planı çerçevesinde zemin kalitesine, fay hatlarına olan mesafesine bakarak tamamlayacağız’’ ifadelerini kullandı.
İl il yapılacak konut sayısını açıkladı
Bakan Kurum, ’’Önümüzdeki iki ay içerisinde toplamda Adana’da 2 bin 500, Adıyaman’da 25 bin 882, Diyarbakır’da 6 bin, Gaziantep’te 18 bin 544, Hatay’da 40 bin 426, Kahramanmaraş’ta 45 bin 67, Kilis’te 250, Malatya’da 44 bin 770, Osmaniye’de 9 bin 550, Şanlıurfa’da 3 bin, Elazığ’da 3 bin 750 olmak üzere toplamda 200 bin konutun inşasına başlıyoruz. Hasar tespit çalışmaları bittikçe konut sayılarımızı artıracağız. Konutlarımızın hiçbiri zemin artı 3-4 katı geçmeyecek. 1 yıl içerisinde yeni yuvasına kavuşmayan tek bir depremzede kardeşimizi bırakmayacağız’’ diye konuştu.
Toplantıya Bakan Kurum’un yanı sıra, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar, Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener ve inşaat, jeoteknik, jeoloji, jeofizik ve endüstri mühendisliği bölümlerinden çok sayıda akademisyen katıldı.