Öğretim Görevlisi Serpil Seyfi, Tokat’ta büyük yıkımlara ve can kayıplarına neden olan depremlerde Selçuklular Dönemi’nde yapılan tarihi Hıdırlık Köprüsü’nün zarar görmediğine dikkat çekerek, “Selçuklu ve Osmanlı dönemindeki bazı köprüler kazıklı sistemi inşa edilmiş” dedi.
Tokat’ı Orta Anadolu’ya bağlayan bir kavşak konumundaki 151 metre uzunluğunda, 7 metre genişliğindeki kesme taştan yapılan Hıdırlık Köprüsü adeta zamana meydan okuyor. Köprü; bugüne kadar ciddi bir tadilata ihtiyaç duymamış, sağlamlığıyla da bölgede yaşanan büyük depremlere rağmen ayakta kalabilmiş önemli eserlerden birisi olarak dikkat çekiyor. 7,8 büyüklüğündeki 1939 Erzincan depremi ile 1942’de yaşanan 7,0 büyüklüğündeki Erbaa-Niksar merkezli depremlerinde ayakta kalan köprü, mimarisi ile dikkat çekiyor.
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Zile Meslek Yüksek Okulu Mimari Restorasyon Program Öğretim Görevlisi Serpil Seyfi, tarihi köprünün mimari yapısına dikkat çekerek, depremden etkilenmediğini kaydetti. Tarihi köprü ile ilgili tez çalışması yapan Seyfi, 1939 Erzincan, 1942 Erbaa-Niksar depremlerinde Tokat’taki birçok tarihi yapı zarar görürken, köprünün ayakta kaldığını belirtti. Yeşilırmak üzerinde bulunan köprünün mimari yapısına da dikkat çeken Seyfi, “Hıdırlık Köprüsü büyük depremlere dayanmış ve ayakta kalabilmiş; hasar aldığına dair hiçbir emare yok. Bundan dolayı da yapının doğru teknikle inşa edildiğini söyleyebiliriz. Selçuklu ve Osmanlı dönemindeki bazı köprüler kazıklı sistemle inşa edilmiş. Bazı külliyelerin kazıklı sistemle yapıldığını biliyoruz. Bu köprünün kazıklı sistemle yapıldığına dair net bir bilgi yok. Fakat büyük ihtimalle bu kadar dayanıklı bir eser böyle bir sistemle inşa edilmiş olmalı. Bundan dolayı da eserin başka unsurlarla da depreme dayanıklılığı var mı diye araştırılmış. Burada en büyük faktörün yapının içerisinde, üst kısmında hafifletme boşluklarıyla rahatlatıldığını yani ağırlığının ayaklara doğrudan verilmediğini söyleyebiliriz. Bunun dışında da oransal olarak genişliğiyle yüksekliğinin dengeli bir şekilde yapıldığını söyleyebiliriz. Şimdi yapılan araştırmalarda yapının deprem etkilerinin neler olduğu tespit edilmeye çalışılmış. Burada da tempan duvarları üzerinde bazı şişmeler olduğu tespit edilmiş. Yani o büyük depremlerden sadece bu kadar etkilenmiş. Bu da yapının ne kadar başarılı doğru teknik ve malzemeyle inşa edildiğini göstermekte” diye konuştu.
“Kazıklı sistem, Mimar Sinan’ın çok kullandığı bir sistemdir”
Osmanlı ve Selçuklu döneminde yapıların temelinin kazılı sistemle yapıldığına dikkat çeken Seyfi, “Bugün de bu sistemi yapılarda kullanıp yapabilecek hem ekonomik düzeydeyiz hem de teknik bilgi birikimine sahibiz. Farklı ülkelerde, Japonya gibi ülkelerde bunları şu an kullanıyorlar. Yani daha önce Türklerin yaygın bir şekilde kullandığı tekniği şu an onlar kullanarak başarılı mimari örnekler veriyorlar ve dayanıklı deprem işte daha büyük felaketleri engelleyici derecede başarılı örnekler yapıyorlar. Osmanlı’da da çok yaygın kullanılan bir sistemdir. Kazıklı sistem, Mimar Sinan’ın çok kullandığı bir sistemdir. Özellikle sulak alanlardaki eserler için söyleyelim. Bu zamana meydan okuyacak eserler inşa etmek demek. Yani daha ayakta kalacak, sağlam bir şekilde uzun yıllar devam edecek, eserler inşa etmek demek. Bu tekniği bildiğimiz halde bugün maalesef yaygın olarak kullanılmaması bizim için tabii ki çok büyük olumsuzlukları doğurmakta” şeklinde konuştu
Hıdırlık Köprüsü
Selçuklu’nun en önemli sultanlarından birisi olarak sayılan Alaaddin Keykubat’ın, 3 torununun 13’üncü yüzyılda devleti birlikte yönettiği dönemde yapılan Hıdırlık Köprüsü; günümüze kitabesiyle birlikte ulaşmış tek köprü olarak biliniyor. 5 kemere sahip ve yapıldığı döneme göre çok büyük bir şekilde inşa edilmiş olan köprü, yöre insanı tarafından Taşköprü olarak da adlandırılırken, Hıdırlık Köprüsü nesilden nesile geçen kültürel miras olarak önem taşıyor.