Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Ömer Böke, deprem travmasının uzun soluklu olabileceğine dikkat çekerek, “Çünkü travmalar uzun süre sonra reaksiyon gösterebilir ve nitelikli tedavi almadıkları takdirde psikolojik hastalıklara yakalanmış kişilerin 3’te 1’inin bu travmaları atlatmaları 10 yılı bulabilir” dedi.
“Uzun süreli destek sistemimizi, güven duygusu üzerine kurmalıyız”
Depremin ciddi bir travma yaşattığını belirten Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Böke, travmanın güven duygusunun sarsılmasına neden olduğunu söyledi. Prof. Dr. Böke, “Bunun için bizim yapmamız gereken; uzun süreli destek sistemini güven duygusu üzerine kurarak depremzedelere yanlarında olduğumuzu hissettirmemizdir. Samsun’a 20 bin dolayında depremden etkilenmiş vatandaşımız geldi. Bu insanlarımızın birçok ihtiyacı var ve bu ihtiyaçların tutarlı biçimde karşılanması için çabaladığımızı onlara göstermemiz lazımdır” diye konuştu. Depremin oluşturduğu bazı belirtilerin devam etmesi sonucunda kişilerde post travmatik stres bozukluğu ile psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya çıktığını belirten Prof. Böke, İl Sağlık Müdürlüğü çatısı altında psikososyal destek hizmeti veren ve depremzedelerle bire bir iletişimdeki gözlemlerini aktardı. Böke, bu sürece ilişkin “Deprem gibi olağanüstü durumlarda herkes farklı biçimlerde reaksiyon gösterir, bu da normaldir. Tedirginlik, huzursuzluk, yeniden deprem olacak endişesi, televizyon izleyememe ve her yerde kendini güvende hissedememe gibi durumlar ilk 1 ay sürebilir ve bu davranışlar insani tepkilerdir. 1 aydan sonra da aşırı uyarılmış reaksiyonların olması, kaçınma belirtileri ve yeniden yaşantılama işaretlerinin işlevselliği bozacak şekilde devam etmesi; tedavi edilmesi gereken post travmatik stres bozukluğu ile psikiyatrik rahatsızlıklara sebep olur. Bu konjonktürde takip etmekte olduğumuz psikotik bozukluklar, duygu durumu bozuklukları, anksiyete bozuklukları ve önceden var olan hastalıklar deprem ile daha da tetiklendi” şeklinde konuştu.
“Bu olağanüstü durumda bireyler yüzde 30-40 oranında travma sonrası stres bozukluğu hastalıklarına maruz kalabilir”
Mevcut durumda önceliğin, depremzedelerin temel ihtiyaçlarının giderilmesi ve onlarla yakından ilgilenmek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Böke, deprem travmasının uzun soluklu olabileceğine dikkat çekerek, “Bireylerin bizlere ihtiyacı, ilerleyen zamanlarda da mutlaka doğacaktır. Olaylardan etkilenme ölçeği üzerinden araştırma yapmak mümkün ama en önemlisi temel işlevselliği değerlendirmektir. Depremzede kendisini nasıl hissediyor, uykusu, iştahı, iletişimi nasıl, uzaktaki yakınlarıyla iletişim kurabiliyor mu soruları ışığında tiraj değerlendirmelerini yaparak ve mevcut tabloyu çok etkilenmiş ve orta düzeyde etkilenmiş şeklinden sınıflandırarak sürece zamanında müdahil olmalıyız. Çünkü travmalar uzun süre sonra reaksiyon gösterebilir ve nitelikli tedavi almadıkları takdirde psikolojik hastalıklara yakalanmış kişilerin 3’te 1’inin bu travmaları atlatmaları 10 yılı bulabilir. İçinde bulunduğumuz olağanüstü durumda bireylerin, yüzde 30-40 oranında travma sonrası stres bozukluğu hastalığıyla karşı karşıya kalmak zorunda olduğunu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.