Türkiye’de her altı kişiden birinde kronik böbrek hastalığı görüldüğüne dikkat çeken Nefrolog Prof. Dr. Saime Paydaş, 30 yılda hastalığın yüzde 29 oranında arttığını söyledi. Prof. Dr. Paydaş, hastaların takip ve tedavisinde en önemli hedefin diyaliz veya transplantasyon gerektiren son evreye ulaşmasını önlemek veya geciktirmek olduğunu kaydetti.
Acıbadem Adana Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Saime Paydaş, kronik böbrek hastalığının dünyada sık rastlanan, önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu dile getirdi. Dünya nüfusunun yüzde 9 ila 13’ünde görülen hastalık oranının Türkiye’de yüzde 15,6 olduğunu yani her 6 kişiden birinde görüldüğünü belirten Prof. Dr. Paydaş, “Yaşla artış gösteriyor ve kadınlarda erkeklere göre 1,3 kat daha fazla görülüyor. Kronik böbrek hastalığı son 30 yıllık süreçte ise yüzde 29 arttı” dedi.
“Dünyada 10 kişiden birinde kronik böbrek hastalığı görülüyor”
Kronik böbrek hastalığının bir hastalık adı olmayıp ’böbreklerin geri dönüşü olmayacak şekilde hasarlanması’ anlamına gelen tıbbi bir terim olduğunun altını çizen Prof. Dr. Paydaş, “Bu hasarlanma bazen çok şiddetli olur. Vücuttan atılması gereken toksinlerin ve sıvının atılamamasına neden olur. Bu tablo, ileri böbrek hastalığında yani son dönem böbrek yetersizliğinde gelişir. Kronik böbrek hastalarının tamamında son dönem böbrek yetersizliği gelişmez. Dünyada yaklaşık her 10 kişiden birinde kronik böbrek hastalığı olduğu bilinmektedir. Bu hastaların da yaklaşık onda birinde diyaliz veya transplantasyon gerektiren son dönem böbrek yetersizliği gelişir” diye konuştu.
Böbrek hastalığının genellikle idrar tetkikinde kan ve protein olması, radyolojik görüntülemeler ve kan testleri ile belirlendiği, nedenlerine yönelik daha ileri testler gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Paydaş, bazı hastalarda bu bozuklukların yıllarca devam ettiğini ve fonksiyon testlerinde önemli bozulma ortaya çıkmadığını söyledi.
“Erken ölüm ve engelliliğe son evre yol açar”
Genellikle kronik böbrek hastalığının 5 evrede incelendiğini belirten Prof. Dr. Paydaş, şunları ifade etti:
“Diyaliz veya böbrek nakli, son dönem böbrek yetersizliğinde, yani evre 5 hastalarında gerekir. Hastaların yaşam kalite ve süresini etkileyen erken ölüm ve engelliliğe neden olan son dönem böbrek yetersizliğidir. Ancak tüm hastalar evre 5 böbrek yetersizliğine ilerlemeyebilir. Hastaların takip ve tedavisinde en önemli hedef evre 5’e ulaşmayı önlemek veya ertelemektir. Bu tablonun gelişmemesi için tedbirler alınması ve tedavi uygulanması çok önemlidir.”
Böbrek hastalığı evrelemesinde böbrek fonksiyon testleri kullanıldığını, bu testlerin başında da ’glomerül filtrasyon hızı’ (GFR) testinin geldiğini aktaran Paydaş, kronik böbrek hastalığı olan bazı hastalarda minör hasar olsa bile eşlik eden hipertansiyonun, böbrek hastalığının kötüleşmesine neden olduğuna değinerek sık tansiyon ölçümünün faydalı olduğunu ifade etti.
“Birçok hastalık son dönem böbrek yetersizliğine yol açar”
Prof. Dr. Paydaş, “Hastaların 10’da birinden azında görülen son dönem böbrek yetersizliğinin önlenip önlenemeyeceği ise ’KBH’ya neden olan hastalığa göre değişir. Örneğin diyabetik böbrek hastalığı veya erkeklerde Alport sendromu sıklıkla son dönem böbrek yetersizliğine neden olur. Polikistik böbrek hastalığı, glomerulonefritlerin birçoğu, vaskulitler, reflü nefropatisi, renal arter darlığı bazen son dönem böbrek yetersizliğine yol açar. Minimal değişiklik hastalığı, ek bulgusu olmayan hematüri veya proteinüri nadiren böbrek yetersizliğinin nedenlerinden biridir. Önemli gelişmelere rağmen kronik böbrek hastalığının ilerlemesi ile gelişen son dönem böbrek yetersizliği halen önemli bir problemdir. Hastaların yaşam kalitesi bozulur ve süresi kısalır, hastayı engelli hale getirebilir” şeklinde konuştu.
“Bu önlemler hastalığın şiddetini azaltabilir”
Yerleşmiş böbrek hasarının şiddetlenmesini azaltmak için tedaviyle birlikte alınabilecek önlemlere de değinen Paydaş, “Kan basıncının iyi kontrol edilmesi, diyabetiklerde kan şekerinin hedef düzeylerde tutulması, nefrotoksik etkisi olduğu bilinen ilaçlardan, gereksiz radyokontrast maddelerden mümkünse kaçınılması gerekiyor. Paketlenmiş yiyeceklerden, gazlı içeceklerden, aşırı proteinli yiyeceklerden kaçınılması böbrekleri koruduğu kabul edilen ilaçların kullanılması, mekanik tıkanma yapabilecek taş, prostat büyümesi gibi problemlerin çözümlenmesi önemli. Susuz kalınmamalı ancak sıvı (su ve yiyeceklerdeki su içeriği dikkate alınarak) alımı ölçülü olmalıdır. Özellikle kalp yetersizliği ve idrar miktarı azalmış hastalarda dikkatli olunmalıdır. Bu durumlarda hastanın evde günlük ağırlık takibi yol gösterici olacaktır” diyerek sözlerini tamamladı.