MSKÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, deprem, sel, taşkın ve orman yangını gibi afetlerde AFAD veya kurulması düşünülen Afet Bakanlığında dijital dönüşüm ile kamu-özel sektör ve STK’ların tüm verilerini tek noktada toplanması ile hem dezenformasyonun önüne geçileceğini, hem de etkin mücadele yapılacağını açıkladı.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Uzaktan Algılama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, Kahramanmaraş merkezli depremin afet olaylarında devlet, özel sektör ve STK’ların iş birliğinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyduğunu belirtti. Özçelik, önümüzdeki süreçte AFAD veya kurulması düşünülen Afet Bakanlığı bünyesinde ‘afet yönetiminde dijital dönüşüm’ün çok önemli olduğunu belirtti.
“Dijital dönüşüm afet yönetiminden başlamalıdır”
“6 Şubat depremi bizlere afet öncesi ve sırası çalışmaların, afet sonrası yapılacak zararı azaltma, enkaz kaldırma, rehabilitasyon ve normalleşme çalışmalarından çok daha önemli, etkili ve ekonomik olabileceğini göstermiştir” diyen Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, “Afet sonrasında gerçekleştirilecek iş gücü ve emek yoğun bir müdahaleden ziyade, afet öncesinde akılcı ve bilgi iletişim teknolojilerini esas alan bir çerçeve altyapının oluşturulması halinde afet müdahale kapasitemizi çok büyük oranda artırabileceğimizi düşünüyorum. Böyle bir dijital altyapı; arama ve kurtarma faaliyetlerinin yürütülmesinden, can, mal ve trafik güvenliğinin sağlanması, iş ve makine gücü temini, sevkiyatı ve organizasyonu, beslenme, barınma ve tedavi hizmetlerinin sunulması, kişisel destek ve psikolojik hizmetlerin sağlanması, hasar tespiti, yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasına kadar çok sayıda hizmetin aksamadan, en az maddi ve manevi kayıpla afetleri atlatmamıza zemin hazırlayacaktır. Diğer taraftan dezenformasyonu olabildiğince önleyerek, oluşması muhtemel ikincil zarar ve kayıpların da önüne geçecektir” dedi.
“’Türkiye Yüzyılı’ vizyonuna uygun bir dijital dönüşüm şart”
Doç. Dr. Özçelik, “Devletimizin ve milletimizin yaralarımızı sarmak için tüm gücüyle ve özverisiyle fedakar bir şekilde çaba harcadığına şahit olmaktayız. Ancak, afet büyüklüğü itibarıyla yönetilmesi zor sorunları da beraberinde getirmiştir. Milyonlarca kişinin etkilendiği, yüz binlerce kişinin müdahil olduğu, binlerce iş ve hizmet sürecini içeren, on binlerce makine, teçhizat, malzeme ve ekipman temin, sevkiyat ve dağıtımını gerektiren bu büyüklükteki bir afetin klasik yaklaşımlarla etkin bir biçimde yönetilmesi mümkün değildir. Bu nedenle alansal bilgi teknolojilerini merkez alan bir yaklaşımla, devletimiz ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonuna uygun bir biçimde dijital dönüşümü gerçekleştirmek zorundadır” açıklamalarında bulundu.
“Bizi dünyada lider konuma taşıyacak altyapı, afet yönetiminde dijital dönüşümün gerçekleşmesiyle mümkündür”
Kahramanmaraş depreminin 11 ili içine alan çok geniş bir coğrafyada 100 binlerce bina, kilometrelerce kara yolu, havaalanı, köprü, menfez gibi tesis ve sanat yapı, demir yolları ve barajları etkilediğini belirten Özçelik, “Yüz binlerce insanı, iş ve süreci içeren bir yönetişimden bahsediyoruz. Bu büyüklükteki bir afetin getirdiği problemlerin, yalın insan gücüne dayalı, birbirinden bağımsız müdahale ve yönetim süreçlerini içeren parçalı bilgi işlem mekanizmalarıyla çözülmesi oldukça zordur. Dezenformasyona veya kötü niyetli girişimlere karşı savunmasız bir durum oluşturmaya müsait. Afet yönetiminde dijital dönüşümün temel adımı; afet öncesi, sırası ve sonrasına ilişkin iş, iş gücü, malzeme, ekipman ve hizmetlere yönelik ilişkilerin, iletişim ve yönetişim süreçlerinin uygun bir biçimde tanımlandığı, farklı kurum ve kuruluşlarca gerek duyulan dinamik ve operasyonel bilgilerin türetilip sunulduğu, alansal bilgi sistemi tabanlı bir dijital altyapının oluşturulmasıdır. Esas itibarıyla, herhangi bir afet sırasında ihtiyaç duyulabilecek her türlü konumsal bilgiyi türetebilecek verilerin çoğu farklı kurumların altyapılarında mevcuttur. Problem ise bir afet sırasında gereken her türlü statik ve dinamik veriyi, farklı veri tabanlarından, sensörlerden, mobil sistemlerden, cep telefonlarından, uydulardan veya hava gözlem araçlarından sistematik olarak toplayarak, operasyonel bilgilere dönüştürecek ve tüm paydaşlarla farklı ayrıcalık seviyelerinde paylaşılmasını sağlayacak bir dijital altyapının eksikliğidir. Bizi tüm dünyada lider konuma taşıyacak böyle bir altyapı, ancak afet yönetiminde dijital dönüşümün gerçekleşmesiyle mümkündür” ifadelerini kullandı.
“Tüm veriler tek noktada toplanmalı”
Doç. Dr. Özçelik, kamu kurum, özel sektör ve STK’lardaki afet hazırlığına yönelik tüm verilerin tek noktada toplanması gerektiğini belirterek, “Kentsel alan, orman, tarım arazisi, sulak alan gibi arazi kullanımlarına ilişkin veriler ilgili kamu kurumlarının veri tabanlarında yer almaktadır. Benzer biçimde, parsel ve bina bilgilerimiz farklı kurumların tapu ve kadastro bilgi sistemlerinde, bu binalarda yaşayan kişilere ait veriler ise mekansal adres kayıt sistemi ve adrese dayalı nüfus kayıt sistemlerinde bulunmaktadır. Kara yolu, demir yolu, fay hatları, barajlar, taşkına duyarlı alanlar, hastaneler, sağlık kurumları, akaryakıt istasyonları, toplanma alanları gibi statik veriler de çeşitli kurumların veri tabanlarında mevcuttur. Diğer taraftan, uydu ve hava fotoğrafları, sismik cihazlar, radarlar, yağış ve sıcaklık ölçerler, göl ve deniz seviye ölçeler gibi sensörler aracılığıyla anlık konuma bağlı verilerin temini de farklı kurumlarca münferit olarak gerçekleştirilmektedir. Kurumsal operasyonel faaliyetlere ilişkin dinamik veriler bilgisayarlar aracılığıyla; ses, görüntü, metin, hız, konum vb. birçok bireysel dinamik veri ise cep telefonlarıyla veya mobil sistemler aracılığıyla iletilebilmektedir. İşte tüm bu statik ve dinamik verilerin, dijital dönüşümün sağlayacağı altyapıyla farklı kurum, kuruluş ve halkımızın ihtiyaçlarına yönelik operasyonel bilgilere dönüştürülmesiyle etkin bir afet yönetişimi gerçekleştirilmesi mümkün olabilecektir” ifadelerine yer verdi.