İyi huylu prostat büyümesinde yeni sayılan HOLEP yöntemi ile hasta konforu açısından oldukça iyi sonuçlar alındığını belirten Doç. Dr. Yaşar Bozkurt, “Her büyüklükteki prostata güvenle uygulanabilen bir yöntemdir. Çok büyük prostatlarda bile vücutta herhangi bir kesi yapmadan işlem yapılır. Tekrar ameliyat olma ihtimali yok denecek kadar azdır” dedi.
VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Yaşar Bozkurt, prostatın idrar torbasının çıkışında yer alan ve içinden idrar kanalı geçen yaklaşık ceviz büyüklüğünde bir organ olduğunu belirterek, “Yalnızca erkeklerde bulunan prostat, menide bulunan bir sıvıyı salgılar. Erkekler yaşlandıkça prostat bezi de büyür ve bu büyüme ömür boyu sürer” dedi.
“50 yaşından sonra sık görülen bir durumdur”
Prostatın büyüme sebebini de anlatan Doç. Dr. Bozkurt, “İyi huylu prostat büyümesi (BPH), 50 yaşından sonra sık görülen bir durumdur. Yaşlanmayla birlikte erkeklerde oluşan hormonal değişikliklerle ilişkilidir. Prostat büyümesinin sebepleri günümüzde halen tam olarak bilinmemekte fakat erkeklik hormonu (testosteron), bazı kimyasal, çevresel ve genetik faktörler prostat büyümesinde etkilidir” diye konuştu.
Büyümüş prostat belirtilerini sıralayan Bozkurt, “İdrar zorluğu, kesik kesik idrar, zayıf ve ince idrar, ıkınarak ve zorlanarak idrar yapma, işeme sonrası idrarın tam boşalmadığı hissi, sık sık idrar yapma ihtiyacı, gece sık idrara çıkma ve ani idrar yapma ihtiyacı gibi bazı şikayetlere neden olabilir” dedi.
Önerilen iki tip ameliyat var
BPH şikayeti olan hastalarda öncellikle ilaç tedavisinin başlandığını söyleyen Doç. Dr. Bozkurt, eğer hastanın şikayetleri fazla ise ve ilaçtan fayda görmezse ameliyat önerildiğini söyledi. BPH tedavisinin ileri lazer teknolojisinin kullanıldığı güncel cerrahi bir yöntem olduğunu belirten Doç. Dr. Bozkurt, şu ifadeleri kullandı:
“Prostat dokusunun tamamını temizleyip dışarı alabilen kapalı bir işlemdir. Büyük prostatlarda açık cerrahiye benzer sonuçlar veren konforlu bir yöntemdir. Günümüzde prostatın cerrahi tedavisinde altın standart tedavi olarak kabul edilmektedir. Genel anestezi veya belden aşağısı uyuşturularak yapılır. İdrar kanalından kameralı özel aletlerle girilir. Büyüyen prostat dokusu dikkatli bir şekilde lazer ile kapsülden ayrıştırılır ve mesane içine atılır. Mesane içine atılan prostat dokusu başka bir aletle (morselatör) parçalanıp vakumlanarak vücut dışına alınır. Akabinde sonda takılarak işleme son verilir. 1-2 gün hasta gözlem altında tutulur ve sonda çekilerek hasta idrarını rahat yapabiliyorsa taburcu edilir. Çıkarılan prostat dokusu muhtemel kanser varlığı araştırılması için patolojiye gönderilir. Bizde kliniğimizde HOLEP yaptığımız tüm hastalara, tıbbi bir zorunluluk yoksa spinal anestezi (belden aşağı uyuşturarak) yöntemini tercih etmekteyiz”
“Rastladığımız en büyük prostat vakasının büyüklüğü 320 gramdı”
HOLEP ameliyatının avantajlarına değinen Doç. Dr. Bozkurt, “Her büyüklükteki prostata güvenle uygulanabilen bir yöntemdir. Çok büyük prostatlarda bile vücutta herhangi bir kesi yapmadan işlem yapılır. Tekrar ameliyat olma ihtimali yok denecek kadar azdır. Cinsel işlevlere zarar vermez. Kanama riski çok azdır ve ameliyatta kan nakli ihtiyacı olmaz. Zorunlu hallerde kan sulandırıcı ilaç kullananlarda bile işlem yapılabilir. Hastanede kalış süresi çok kısadır. Yaklaşık 150 vakalık HOLEP deneyimimizde rastladığımız en büyük prostat vakasının büyüklüğü 320 gramdı. Bu yöntemle büyük prostatların bile rahatlıkla yapılabildiğini gördük. Ameliyat esnasında ve sonrasında ciddi kanama neredeyse hiç olmadı” ifadelerini kullandı.
HOLEP ameliyatı kimlere önerilir?
HOLEP yönteminde prostatın büyüklüğünün öneminin olmadığını anlatan Doç. Dr. Bozkurt, “Özellikle büyük prostatlar için çok daha başarılı bir şekilde
uygulanabilmektedir. Eş zamanlı mesane taşı ve idrar kanalı darlığı olanlarda da bu yöntem tercih edilir. Kalp-damar hastalıkları olan, kalp damarında stenti olan, bypass geçirmiş olan, damar tıkanıklığı nedeniyle kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalarda da diğer tekniklere göre daha güvenli bir şekilde uygulanabilir. Biz de kendi kliniğimizde kan sulandırıcı kullanan ve bunları kesemeyen birçok hastaya bu yöntemi uyguladık ve ciddi bir kanama gözlemlemedik” dedi.
“Sağlık açısından zararı yoktur”
Ameliyatın cinselliğe etkisinin olup olmadığına ilişkin de bilgilendirmelerde bulunan Yaşar Bozkurt, “Prostat etrafından geçen ve erkeklerde sertleşmeyi sağlayan sinirler ameliyatlar sırasında olumsuz etkilenebilir. Kullanılan enerji açısından karşılaştırıldığında HOLEP’in prostat kapsülünün yalnızca 0,4 mm derinliğine etki ettiği gösterilmiştir. Yani prostat dokusunu ayırmak için kullanılan enerji sertleşmeyi sağlayan sinirlere zarar vermemektedir. Prostat dokusu tamamen temizlendiği için orgazm anında meni geriye doğru mesaneye gider ve daha sonra idrarla atılır. Bu durumun sağlık açısından zararı yoktur. Sonuç olarak HOLEP, sertleşmeye zarar vermez veya en az zarar veren yöntemdir. Bizim de hiçbir hastamızda ameliyat sonrası cinsel işlev bozukluğu gözlemlemedik” diye konuştu.
“Hastaların tekrar ameliyat ihtiyacı olmaz”
Prostat ameliyatı sonrası ender olarak bazı hastalarda idrar kaçırma görüldüğünü belirten Bozkurt, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bunun başlıca sebebi idrarı tutan kapakçıkların hasar görmesidir. HOLEP ameliyatında kullanılan lazer 0,4 mm derinliğe etki ettiği için bu yapılara çok az etki eder. Ancak büyük prostat dokusunun çıkarıldığı bazı hastalarda ilk başlarda görülen geçici idrar kaçırma zamanla düzelir. Hastalarımız ameliyattan 2-3 ay sonra normal hayatlarına dönebilirler. Ağır olmayan fiziksel egzersizler yapabilirler. Prostat dokusu lazer ile kapsülden tamamen ayrıştırılıp çıkarıldığı için geride parça kalmamaktadır. Geride prostat dokusu kalmadığı için hastaların tekrar ameliyat ihtiyacı olmaz. Fakat idrar kanal darlığı ve mesane boynu darlığı çok az da olsa kalabilir. Tüm iyi huylu prostat ameliyatlarında prostatın sadece büyüyen ve idrar kanalına baskı yapan iç kısmı çıkartılır. Prostatın kapsül dediğimiz dış kısmı kalır ve maalesef ilerleyen zamanda bu kısımda kanser gelişebilir. Dolayısıyla HOLEP sonrası da olsa kanser riski açısından gerekli görülen hastalar takip edilmelidirler.”