Yapılan klinik araştırmalar sonucunda tüketim alışkanlığının bedensel sağlığın ötesinde zihnin işleyişini de derinden etkilediğinin ortaya çıktığını belirten Dyt. Deniz Pirçek, “Yemek yememizin temel amacını yaşamımızı sağlıklı bir şekilde devam ettirmek olarak açıklayabiliriz. Ancak ruhsal durumumuz zaman zaman beslenmemizi etkileyebiliyor. Fakat bunun tam tersi de söz konusu. Diğer yandan yapılan araştırmalar sonucunda bazen yediklerimizin de ruh sağlığımız üzerinde etkileri olduğu görüldü“ dedi.
“Besinler ve ruh sağlığı o kadar iç içe ki iyi yiyecekler tüketmemek ruh sağlığımızı değiştirebilir ve daha kötü yemek alışkanlıklarına sahip olmamıza yol açabilir.“ diyen Dyt. Deniz Pirçek sözlerine şöyle devam etti: “Beslenmek vücudun en temel ihtiyaçlarındandır ve enerji için düzenli olarak beslenmemiz gerekir. Beden yapımıza ve metabolizmamıza uygun, doğru ve dengeli beslenme, beden sağlığımız kadar ruh sağlığımız için de büyük önem taşıyor. Bazı besinler hafızamızın güçlenmesinde, ruh sağlığımızın olumlu yönde etkilenmesinde önemli rol oynayabiliyor. Son dönemde beslenme psikoloji ile ilgili yapılan çalışmalar bize gösterdi“ dedi.
Ruhsal olarak endişe, kaygı, depresyon gibi durumlar hayatımızın bir çok alanını etkilediği gibi, uykusuzluk, hareketsizlik ve en önemlisi de beslenme düzenimizde olumsuz etki oluşturabildiğini belirten Medicana Çamlıca Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı, Dyt. Deniz Pirçek iyi bir beslenme modelinin ve uygun besinlerin ruh sağlığımıza olumlu katkı sağlayabileceğini vurgulayarak iyi ruh hali için olumlu etkisi olabilen besinler hakkında şu bilgileri verdi.
“Bitter Çikolata: Sinir hücrelerimizi koruyan ve ruh halini etkileyen kimyasal sentezlerin kontrol edilmesinde oldukça faydalı bir demir kaynağıdır. İçerisinde bol miktarda flavanoidler bulunur, aynı zamanda güçlü bir antioksidandır.
Avokado: Pürüzsüz ve kremsi olan bu meyve vücudunuzun sinir sisteminizi ve ruh halinizi düzenlemek için kullandığı kolin gibi besinlerle doludur. Aynı zamanda depresyonla mücadelede en etkin elementlerden biri olan magnezyum deposudur.
Zerdeçal: Zerdeçalın içinde bulunan kurkumin adlı madde serotonin üretimini artırır. Depresyon duygunuzu yenmenize sebep olur. Ayrıca kurkumin pigmenti, yaşadığımız kaygı seviyesini azaltabilir ve beyin kimyamızı değiştirebilir.
Muz: Ruh halinize iyi gelecek besinlerden biri de muzdur. İçeriğinde bulundurduğu yüksek potasyum sayesinde sinir sistemi güçlendirmesine yardımcı olur. Tryptophan adı verilen bir tür aminoasit yönünden zengindir ve vücutta seratonin salgılanmasına destek olmaktadır.
Fermente Yiyecekler: Prebiyotik ve probiyoktikler beyin-bağırsak aksının ve bağırsakların güçlendirilmesinde büyük rol oynuyor. Vücudunuz tarafından üretilen serotoninin yüzde 90 kadarı bağırsak hücrelerinden oluşur, dolayısıyla fermente gıdalar tüketmek daha iyi serotonin üretimine teşvik eder. Süt, sebze veya diğer benzeri besinler, maya veya bakteri gibi mikroorganizmalar ile yapılan fermente gıdalardan turşu, ayran gibi gıda gurubu bağırsaklarımızı destekleyerek kaygı seviyesini azaltıyor. Fermente gıdalar, ayrıca beyin için de oldukça faydalıdır. Hayvanlar üzerinde 2016 yılında yapılan 45 araştırma, fermente gıdaların beyin yapısını koruduğunu, hafızayı güçlendirdiğini ve bilişsel gerilemeyi yavaşlatabildiğini gösterdi.
Yumurta: Serotonin üretimi için gerekli aminoasitleri ve esansiyel yağ asitlerini içermektedir. Diyet listelerinin olmazsa olmazı olarak bilinen yumurta, protein, A, D, E, B vitaminleri ile demir ve çinko olmak üzere çok sayıda vitamin ve mineral bakımından zengin bir besindir. Yumurtanın zihinsel ve fiziksel enerjinizi zirvede tuttuğu ve psikolojiye iyi geldiği bilinmektedir.
Kuruyemiş: Kuruyemişler, temel vitaminlerin ve minerallerin yanı sıra beynimizin verimli bir şekilde çalışmasını sağlayan sağlıklı yağlar içerir. Fındık selenyum açısından oldukça zenginken cevizdeki omega3 yağları, oluşturduğu antioksidan etki ile düşünmeye ve hafızaya önemli oranda yardımcı olur.
Kediotu: Kaygı azaltıcı ve sakinleştirici etkisi ile bilinmektedir. Özellikle uyku bozukluğu yaşayan kişiler için önerilir. Kediotunun sakinleştirici etkisiyle kişi stres ve üzüntüden uzaklaşabilir ve zihnini rahatlatabilir. İyi ve sağlıklı bir uyku tüm psikolojik sorunlara olumlu etki eder.
Elma: B vitaminleri, potasyum ve fosfor deposu olan elma, sinirleri yatıştırıcı bir etkiye sahiptir. Aynı zamanda duygudurum bozuklukları yaşayan kişilerin günlük elma tüketmeleri depresyon gibi rahatsızlıkların tedavisinde faydalıdır.
Bal: Bal, doğal şekere sahip olduğu için ani tatlı krizlerinde, mutsuz hissettiğimizde yapay ürünler yerine tercih edebileceğimiz bir besindir. İçindeki bu doğal şeker depresif duygularla savaşmaya yardımcı olur ve sinirleri yumuşatır. Gün içinde 1 tatlı kaşığı bal gerginliği azaltır ve sakinlik sağlar.
Balık: Omega 3 yağ asitlerinin psikoloji üzerinde oldukça fazla etkisi olduğu uzmanlar tarafından onaylanmıştır. Araştırmalara göre balık ve balık yağı tüketimi arttıkça depresyon riski de bir o kadar azalıyor. Omega 3 bakımından zengin somon, uskumru, ton balığı gibi balıkların sadece depresyonu önlemede değil, aynı zamanda tedavisinde de kullanılabileceği düşünülmektedir. Balığı çok sık tüketen toplumlarda depresyona girme oranının çok daha düşük olduğu da ayrıca gözlemlenmiştir.
C Vitamininden Zengin Besinler: Bedenen yorgun olmak, iştahın azalmasına sebep olur. Böyle dönemlerde C vitamini tüketiminin özellikle artırılması gerekir. Taze meyve ve sebzeler en öncelikli tercihimiz olmalı ve çiğ tüketilmelidir. Portakal, kivi, elma, armut, havuç, yeşilbiber, maydanoz, tere, roka, tercih edilebilir. İçecek olarak kuşburnu ile bitkisel çaylar önerilir.
Yapraklı Sebzeler: Yeşil yapraklı sebzeler, bunama, demans ve zihnimizin yavaşlaması ile mücadele sürecinde E vitamini, karotenoid ve flavonodiler içerir. Yapraklı sebzeler, kırmızı kan hücrelerin oluşumunda önemli bir role sahip B9 vitaminin önemli bir kaynağı olarak folik asit ile doludur. Folik asit, zihinsel durumumuz üzerinde oldukça faydalı bir besin ve nöronlar arasında iletişim sağlamak için de önemli bir kofaktör olarak biliniyor. Ispanak, pazı ve karahindiba gibi sebzeler mükemmel bir folik asit kaynağı olarak ön plana çıkıyor.
Su: Olmazsa olmaz yaşam kaynağımız. Vücudumuz susuz kaldığında Ağız kuruluğu, baş dönmesi ve idrar renginde koyulaşma, gibi belirtiler göstermekle birlikte, iç organlarımızın sağlığını ve çalışma sistemlerini olumsuz etkilediği gibi, kronik hastalıkların tetiklenmesine de neden olabiliyor. Vücudumuzun yüzde 70’e yakınının sudan olduğunu için vücudumuzdaki hücrelerin, organların, sistemlerin su olmadan fonksiyonlarını sürdüremeyeceğini, yeterli sıvı alımı olmadığında yorgunluk, halsizlik, bulantı, kusma, idrarda koyulaşma, cilt kuruluğu, kabızlık, tansiyon dengesizliği gibi tabloların ortaya çıkabileceğini unutmamak lazım.”