Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 20 Nisan günü törenle Filyos’tan karaya çıkartılacak olan Karadeniz gazının mayıs ayında evlerde kullanılacağını açıkladı. Bakan Dönmez, BOTAŞ ile kurulan şirket vasıtasıyla Avrupa’ya gaz satışı yapmayı planladıklarını da bildirdi.
Filyos’ta bir televizyon kanalının yayınına katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 20 Nisan günü yapılacak olan törenle Karadeniz gazının 170 kilometrelik mesafeden karaya çıkartılacağını açıkladı. Gazı mayıs başı itibarıyla kullanıma arz edeceklerini söyleyen Bakan Dönmez, Türkiye’nin geçen yıl 55 milyar metreküp gaz tükettiğine dikkat çekti. Bakan Dönmez, Karadeniz gazının ilk keşfinden bu yana yaşanan süreci şöyle değerlendirdi:
“Biz ülkede tükettiğimiz doğal gazın yüzde 99’unu ithal eden bir ülkeyiz. Neredeyse tamamı. Yani geçtiğimiz yıl yaklaşık 55 milyar metreküp doğal gaz tüketmişiz. Yine tükettiğimiz petrolün, petrol ürünlerinin de yüzde 90’ını ithal ediyoruz. İkisine ödediğimiz, hatta 1 miktar kömür de ithal enerji kaynaklarına ödediğimiz bedel geçtiğimiz yıl 95 milyar dolar civarında. Çok büyük para. Enerji ürünleri tüm dünyada tavan yapmıştı. Ama ondan önceki dönemlere de baktığımızda zaten 50-60 milyar dolarlık bir ortalama ithalata giriyoruz. İthalatımız geçtiğimiz yıl 350 milyar dolar civarında gerçekleşti. Baktığımızda neredeyse işte yüzde 30’luk kısmını ithalatımızın enerji oluşturuyor. Sanayimiz, hamdolsun ülkemiz son yıllarda çok iyi bir seviyeye geldi. Küresel rekabette iyi bir aktörüz bazı alanlarda. Yine bulunduğumuz bölge Avrupa bölgesi. Orada rahatlıkla yine bazı sektörlerde rahatlıkla hem kalite, hem fiyat hem performans açısından ürünlerimizin, hizmetlerimizin çok rekabetçi olduğunu görüyoruz. Fakat daha fark oluşturabilmek için sanayimizin özellikle enerji ürünlerindeki maliyeti bizim düşürmemiz lazım. Onun için de dışa bağımlılığı azaltmamız lazım. Artık bugün enerji sadece sanayinin değil, günlük yaşamımızın da çok önemli bir parçası, hava gibi, ekmek gibi, su gibi ihtiyaç duyduğumuz bir alan. Onsuz yapamıyoruz. Bu açıdan biz özellikle Cumhurbaşkanımızın bu konulardaki yaklaşımı, hassasiyeti ve ortaya koymuş olduğu vizyonu da dikkate aldığımızda enerjide dışa bağımlılığı kıracak, etkisini azaltacak ne varsa yapıyoruz. Son yıllarda önce sismik araştırma gemilerimizi, ardından da derin denizde sondaj yapma imkanına sahip filomuzu kurduk. Sismik, sondaj ve lojistik gemileri var. Bu alandaki en geniş, en kabiliyetli filolardan birisine sahibiz. Türkiye Petrolleri bazında petrol endüstrisine baktığımızda ilk beşte. Tabii bunun neticelerini de almaya başladık hamdolsun. Aramak gerekiyor bulmak için her şeyden önce. Son beş yılda hem Akdeniz’de hem de Karadeniz’de ciddi bir iş programıyla yola devam ettik ve hamdolsun 2020 yılında ilk keşfimizi gerçekleştirdik. Sakarya Gaz Sahası’nda Tuna-1 Kuyusu’nda keşfimiz olmuştu. Bir taraftan proje, bir taraftan tedarik süreçleri oldu. Biz bir pandemiden geçtik. Yani pandemide bir takım sıkıntılar olmasına rağmen yeri geldi biz buradan mühendislerimizi, elemanlarımızı fabrikalara gönderdik. Orada yatıp kalktılar o ürünleri zamanında buraya gönderebilmek için. Bu baktığımızda neredeyse 50’yi aşkın, yani 51 gemilik bir filoyladır. Deniz tarafındaki işleri de, kıyı tarafındaki işlerimizi de büyük oranda tamamladık. Ana aktör grubundaki sondaj gemilerimizin yanı sıra bunların bir kısmı kısa süreli çalıştılar. Mesela deniz tabanına borunun serilmesi, kabloların serilmesi, yine deniz tabanında kuyubaşı ekipmanlarının yerleştirilmesi. Aslında baktığımızda dünyanın en zor projelerinden birisi. Yaklaşık 170 kilometre. Neredeyse Karadeniz’in ortalarındayız. Denizden seyahat ettiğinizde bizim servis gemileri 8-10 saatte gidiyor, helikopterle bir 3-40 dakika.”
“35 yıl süreyle konutların doğalgazını karşılayacak kapasitede”
Bakan Dönmez, sondajların yapıldığı bölgede su derinliğinin 2 bin 200 metre olduğunu aktararak, çıkacak gazın konutlardaki ihtiyacı 35 yıl süreyle karşılayabilecek kapasitede olduğunun altını çizdi. Dönmez şöyle devam etti:
“Şu anda sondajları yaptığımız bölgede su derinliği 2 bin 200 metre. Denizin altında 2 bin 200 metreye iniliyor ama 2 bin 500 metre, hatta 3 bin metreye yakın da aşağı karada ilerliyoruz. Biz bu işe başladığımızda, ilk gemi geldiğinde Fatih sondaj gemisi Akdeniz’e ilk operasyonu için çıktığında gemide çalışan Türk personel sayısı elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdı. Ama bugün dört tane sondaj gemisinde neredeyse personelimizin yüzde 65-75 kısmı Türk personelinden oluşuyor. Bir şeyi daha tersine çevirdik; beyin göçü. Yıllardır yetişmiş insanlarımız yurt dışına gidiyor, orada çalışıyor diyorduk. Ama bu projeyle birlikte yurt dışından tekrar Türkiye’ye kazandırdığımız 2 bin 58 insanımız oldu. Bununla da yetinmedik, biliyorsunuz ilk yıllarda özellikle Akdeniz’deki çalışmalardan dolayı bazı ambargolarla, yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştık. Yine o dönemde yabancı uyruklu bazı çalışanlarımız Türk vatandaşı oldular. 25-30 aralığında böyle bir insan kaynağımız da söz konusu oldu. Baktığımızda hakikaten her yönüyle hem projenin niteliği hem insan kaynağının kalitesi, projenin çok kısa süre içerisinde tamamlanması gibi birçok açıdan keşfin büyüklüğü herhalde tavandan yüksekliğe bütün bir proje. Şimdi buradaki keşfimiz toplamda 710 milyar metreküpe ulaştık. Son durum o. Bu neye tekabül ediyor? Sadece meskenlerde kıyasladığımızda 35 yıl süreyle konutların doğalgazını karşılayacak büyüklükte bir kapasiteden bahsediyoruz. Sanayi dahil baktığımızda elektrik üretiminde de orada da doğal gaz kullanıyor. O zaman da aşağı yukarı 15-20 yıllık ihtiyacımızı karşılayacak sadece Karadeniz Sakarya Gaz Sahası. Tabii yeni keşifler geldikçe şüphesiz bu miktarlar ve süreler artacak.”
“Gündemi değiştiren bir müjde olur”
20 Nisan günü yapılacak törenle Karadeniz gazının Filyos üzerinden karaya çıkartılacağını aktaran Bakan Fatih Dönmez, “20 Nisan’da Cumhurbaşkanımızın teşrifiyle gazı bu arkamda görmüş olduğunuz Filyos doğal gaz işleme tesisine getirmiş olacağız. Akabinde de zaten bir iki hafta içinde burada kalibrasyon ve proseslerle ilgili bazı kontrollerimiz var. Mayıs ayı itibarıyla fiilen artık ocaklarımızda kullanılır hale gelmiş olacak. BOTAŞ üzerinden sistem dağıtılacak. Türkiye’nin ulusal şebeke ağına bağlanacak. Biz projeye ilk başladığımız andan itibaren bir taraftan da maliyet kontrolleri yapıyoruz. Gerek o gündeki yapmış olduğumuz hesaplamalar, gerek bugün gelmiş olduğumuz noktada baktığımızda yerli doğal gazın üretim maliyeti, ithal doğal gaza göre daha iyi olacak. Bunu görüyoruz, söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz. BOTAŞ özellikle konut tarafında, küçük işletmeler tarafında sübvansiyon uyguladığı için baktığımızda o belki uluslararası piyasadaki fiyatlarla mukayese anlamında kafaları karıştırabilir. Ama maliyetler bazında, yani ithalat kalemindeki maliyetle üretim kalemindeki maliyet konusunda baktığımızda önemli avantajı olduğunu söyleyebiliriz. Buna vatandaşımız nasıl şahit olacak; 20 Nisan’da Cumhurbaşkanımız vatandaşlarımızın büyük bir kısmını memnun edecek bir müjdeyi paylaşacak. Gündemi değiştiren bir müjde olur” diye konuştu.
“Değeri yaklaşık 500 milyar doların üzerinde”
Bakan Fatih Dönmez, projenin hayata geçmesiyle birlikte hem milletin hem de devletin kazanacağına dikkat çekerek şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanımızın sık sık bu projeyle birlikte bu ve benzeri sorulara verdiği bir cevap var. Hem milletimiz kazanacak hem devletimiz kazanacak. Burada yapılan çalışmalar için ciddi bir bütçe harcıyoruz, bunu dikkate almamız lazım. Buradaki yatırımla alakalı olarak tabii biz iki buçuk, üç yıldır hala harcamalarımıza devam ediyoruz. Proje bittikten sonra yani ilk faz itibarıyla biz bu rakamları paylaşacağız. Zaten Türkiye Petrolleri bir kamu iktisadi teşekkülü, harcamaları da zaten gerek Mecliste olsun, gerekse KİT Komisyonunda paylaşıyoruz. Bu rakamı da paylaşırız. Şu anda eğer verirsek yanıltıcı olabilir. Gazın değeriyle ilgili olarak da ulusal piyasalardaki itibarıyla bakmak gerekiyor. 710 milyar metreküp doğalgaz için 35 yıllık bir süreden bahsettik. Bu rakamlar zaman zaman düşüyor, zaman zaman da yükseliyor. Çünkü birim fiyatlarla ilgili bir boyutu var. O açıdan onu biz genellikle pek telaffuz etmek istemiyoruz. Ama şöyle söyleyeyim; bugün uluslararası piyasalardaki değeri yaklaşık olarak 500 milyar doların üzerinde bir rakam. Geçtiğimiz yıl çok daha yüksek bir değer vardı. Şimdi Rusya-Ukrayna savaşı devam etmekte. Bunun etkisi var. Bir de pandemi yaşandı. Dünyada yani enflasyon ortamının içinden geçilen bir küresel belirsizlik var. Bir durgunluğa mı giriliyor diye bakıldı. Dolayısıyla bütün enerji maliyetleri ile doğrudan ilişkili konular. Yani gelecek sene ne olacağını bilmiyoruz. Bir de tabii kışın kuzey yarımküre ülkelerinde ve genel olarak dünyanın ne kadar sert geçeceği de belli değil? Belirleyici oluyor enerji maliyetlerimizde. Tabii bir de arz talepleri. Türkiye enerji ve doğal gaz konusunda zengin bir ülke olmamasına rağmen bir enerji merkezi olma yönünde adımlar atıyor. Şimdi özellikle kendi ihtiyacımız için olan elektriği mümkün olduğu kadar yerli yenilenebilir kaynaklardan karşılamaya çalışırken, ihtiyacımız olan ve yerli kaynaklarla karşılayamadığımız kısmı başta komşu ülkeler olmak üzere, işte Rusya’dan doğal gaz ithal edildi. Azerbaycan’dan, İran’dan doğal gaz ithal ediyoruz. Sadece kendi ihtiyacımız için değil zaman zaman bu ülkelerle geliştirdiğimiz ortak projelerle de Avrupa’ya da nakli konusunda önemli roller üstlenmiş. Yani Avrupa’nın doğal gaz arz güvenliğine de bir adım attık. Bulgaristan’la da işte yani bu yılın başında önemli bir anlaşmaya imza atmış olduk.”
“Avrupa ülkelerinde önemli bir ticaret merkezi olma fırsatı yakalamış olduk”
Avrupa’nın arz güvenliğine katkı sağladıklarının altını çizen Bakan Fatih Dönmez, “Avrupa’nın arz güvenliğine de katkı sağlıyoruz. Bulgaristan’la önemli bir anlaşmaya imza atmış olduk. Yine mesela TANAP hattı biliyorsunuz. Türkiye üzerinden Yunanistan ve Arnavutluk, en sonunda İtalya’ya kadar giden bir boru hattı var Azerbaycan üzerinden. Şu anda iki tane kara terminalimiz vardı. LNG terminali adını veriyoruz. Üç tane de FSRU adı verilen mobil yüzer enerji terminali ekledik. En sonuncusu da Saros’ta. Saros’a üçüncü FSRU gemimiz geldi çalışmaya başladı ama deprem ve diğer yoğunluklardan dolayı gidip açamadık açıkçası. Daha önce gemimiz vardı. Birisi Ege’de, birisi Hatay’da İskenderun’da. Şimdi buna Saros’ta yani Edirne Saros Köprüsü’nün üçüncüsünü daha eklemiş olduk. O özellikle bizim batı tarafındaki arz güvenliğimiz açısından son derece önemli. Çünkü doğal gazı biz ağırlıklı Marmara ve civarında tüketiyoruz. Bir de yine bu terminal üzerinden komşu ülkeler, Balkan ülkelerine, Güneydoğu Avrupa ülkelerine de sevkiyat imkanı kazanmış oluyor. Türkiye 50-60 milyar metreküp doğalgaz tüketen bir ülke. Ne kadarını tüketiyoruz diye baktığımızda işte LNG terminallerimizle birlikte 100 milyar metreküpe kadar doğalgazı getirip sisteme verme planına sahibiz. Demek ki bunun 60’ını kendimiz tüketsek, 40 milyar metreküpü biz komşu ülkelere buradan ticaretini yapıp satabiliriz. İşte Gaz Ticaret Merkezi olma hedefi de aslında buradan çıktı. Bir taraftan kendi arz güvenliğimize yapmış olduğumuz bu projelerle ciddi sağlarken bir taraftan da özellikle Doğu Avrupa, Güneydoğu Avrupa ülkelerinde de önemli bir ticaret merkezi olma fırsatı yakalamış olduk. Bununla alakalı olarak da bazı adımları da attık aslında. Meclisten geçen bir kanunla da yeni düzenlemelere kavuşmuş olduk. İnşallah Cumhurbaşkanımız onayladığında da o yasal düzenlemeler de geçmiş olacak. Çünkü eski kanun, piyasa kanunu iç piyasaya dönük düzenlemeler içeriyordu. Ve orada daha kısıtlayıcı tedbirler vardı hem BOTAŞ açısından hem de özel sektör açısından. Şimdi bu yeni çıkan kanunla birlikte hem BOTAŞ’a hem de özel sektöre daha fazla serbestlik getirmiş oldu. Ne kadar çok oyuncu olursa, mal ne kadar çok bollaşırsa bu bölgede fiyat düşer. Rekabetçi bir ortam. Şu anda Türkiye olarak biz doğal gazı aldığımızda ister istemez Avrupa’da oluşan veya doğal gaz ticaret merkezlerinde oluşan fiyatlar dikkate alınıyor referans olarak. Ama şimdi Türkiye’de referans alınan bir fiyat oluştuğunda bundan öncelikle Türkiye’deki vatandaşlarımız, sonra da Avrupa’ya gaz ticareti yaptığımız ülkeler bunun avantajını kullanmış olacaklar. Bir kere en önemlisi kendi gazımız olacak. Yani iki üç sene içerisinde biz buradaki üretimi tam maksimum seviyeye getirdiğimizde şu anda bir başlangıç seviyesi olarak günlük on milyon metreküple başlayacağız. İki sene sonra 2025, 2026’da inşallah günlük 40 milyon metreküpe çıkmış olacağız. Özellikle tüm konutların ihtiyacını karşılar hale gelecek. Bu da yüzde 25 demek aslında. Bir taraftan biz yine diğer anlaşmalarımızı, çünkü doğal gaz anlaşmalarını belirli miktarlarda ve sürelerde yeniliyoruz. En ucuz kaynak neresiyse orayı tercih ediyoruz doğal olarak. Yerli gazımızla birlikte çok daha elimiz güçlü olacak” diye konuştu.
“BOTAŞ ve SOCAR’ın kurduğu şirket Avrupa’ya gaz satacak”
Rusya’dan gaz ithalatının oranıyla ilgili soruya açıklık getiren Bakan Fatih Dönmez, “Üçte birler seviyesinde. İlk yıllarda biliyorsunuz rahmetli Özal zamanında ilk anlaşma yapılmıştı 1986’da. O zaman tabii tamamen yüzde yüz tedarikçimiz Rusya’ydı ama 2000’li yıllara doğru gelirken İran ve Azerbaycan devreye girdi. Sonrasında LNG terminallerimizle birlikte bir ülkeye olan bağımlılığımız azalmış oldu. Yani kaynak ve rota çeşitliliği sağlamış olduk” diye konuştu.
Azerbaycan ile yapılan ortaklıklara dikkat çeken Bakan Dönmez, “Dost ve kardeş Azerbaycan’da en büyük yatırımı olan kuruluşuz TPAO olarak. Yani orada aynı şekilde onların milli şirketi SOCAR da Türkiye’de en büyük yabancı yatırımcılardan birisi. Karşılıklı bir anlayış var. Onlar bize üretim sahalarını açıyorlar. Belli oranda biz ortaklık yapıyoruz. Aynı şekilde biz Türkiye’de onlara belli alanlarda yatırım imkanı sağlıyoruz. Hatta bu birliktelik artık üçüncü ülkelerde de olmaya başlayacak. Her iki liderin de bu konuda bir mutabakatı var. Biz de onların koymuş olduğu vizyon çerçevesinde ilerliyoruz. Yani yeni iş birlikleri olacak. BOTAŞ’la SOCAR yeni bir şirket kurdu. Bu şirketle de biz Avrupa’ya birlikte gaz satışı yapmayı planlıyoruz. Şimdi burada bir gaz ticaret merkezi olacağımızı söylemiştik. Gaz ticaret merkezine Azerbaycan da destek veriyor. Özellikle Bulgaristan, Romanya, Macaristan gibi yani Balkan ülkeleri şimdi bizden ve Azerbaycan’dan doğalgaz talebinde bulundular. Orada da biz müşterek hareket ediyoruz. Şimdilik sadece ben onu söyleyelim. Zaten Macaristan’da Türk devletleri-geçen hafta ben oradaydım- enerji bakanları zirvesi yaptık. Hakikaten hemen her yıl yapıyoruz. Ayrıca biliyorsunuz liderler hem geçmiş olsun ziyaretinde bulunmak için mart ayında Ankara’da bir araya gelmişlerdi. Benzer şekilde liderlerin dışında da belli alanlarda da bakanlar düzeyinde, işte bunlardan bir tanesi enerji alanı, bir araya geliyoruz. Nasıl işbirliği yapabiliriz onları araştırıyoruz. Türkiye yeni kaynaklarını keşfediyor ama Hazar civarındaki ülkelerin hemen hemen tamamı aslında birer kaynak ülkesi. Hazar’ın doğusundaki kaynakların da Hazar’ın batısına getirilmesi, Türkiye’yle Avrupa pazarına getirilmesi ilgili de çalışmalar yürütüyoruz. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra oradaki Türki Cumhuriyetleri’ni tanıyan Türkiye, o günden bu tarafa ihtiyaç duyduğu her alanda maddi manevi yanlarında oldu. Onlar da sağ olsunlar dara düştüğümüz konularda dayanışma örneği gösterdiler. Zaten birçok ortak yönümüz var. Enerji de burada ortak iş geliştirilebilecek alanların başında geliyor. İşte ulaştırmada tabii birçok ortak projeler yürütülüyor. Yine kültürel alanda, eğitim alanında, turizm yani baktığınızda birçok alanda hem ülkenin güçlü olduğu, zayıf olduğu yönler var. Oralarda birbirini tamamlama potansiyeli görüyorum ben” dedi.
“Doğalgaz depolama kapasitesi 10 milyar metreküpe çıkacak”
Yeraltı depolarının önemine de değinen Bakan Fatih Dönmez, “Bu yeraltı depolarıyla ilgili de önemli bir geçtiğimiz yıl önemli bir depoyu Silivri’deki kapasite artışını sağlamıştık. Yaklaşık iki nokta sekiz milyar metreküpten 4,6 milyar metreküpe kapasiteyi arttırmıştık. Şimdi bir büyük projemizde Tuz Gölü’nde devam ediyor. Orada şu anda 1,2 milyar metreküp küçük bir doğal gaz depolama kapasitemiz var. İnşallah orayı da 5,4 milyar metreküpe çıkartacağız. İki yıl içerisinde o çalışma da bitti. Bizim depolama kapasitemiz 10 milyar metreküpe gelmiş olacak ki çok daha güçlü olacağız. Kendi gazımız var. Alternatif kaynaklar var. Bunları tamamladıkça zaten güçlü bir aktör oluyorsunuz. Komşu ülkeler de ister istemez size gelip iş birliği teklifleri getiriyor. Bulgaristan bunlardan birisi. Şimdi diğer ülkelerle de inşallah benzer anlaşmalar yapmış olacağız. Özetle enerji alanı petrol, doğal gaz, sonra da aslında iş güvenliği açısından da riskli. Diğer birçok alana göre daha yüksek olduğu bir alan. Ama risk var ki illa her riskten dolayı da bundan zarar göreceğiz anlamına gelmiyor. Eğer tedbirlerini alırsanız operasyonu güvenli bir şekilde yönetirsiniz. Sorun yaşamadan da nitekim hamdolsun bakın iki buçuk yıldır burada çalışıyoruz. Ciddi bir kazayla hiç karşılaşmadık. ÇED raporu daha işin başından itibaren uluslararası standartları karşılayacak şekilde alındı ve yapıldı. Biz bu projeyi uluslararası firmalarla değerlendirme de yaptırıyoruz. Oradan çıkan neticelerle de zaman zaman kredi de kullanıyoruz. Mesela bugünlerde yurt dışından 650 milyon dolarlık bir krediyi artık kullanma aşamasına geldik. Yeni bir bilgi. Karadeniz Doğalgaz Projesi’nde kullandığımız bazı ekipmanlar için kredi. Özellikle bu tip projelere kredi veren kuruluşlar ki batılı kuruluşlar eğer sizin çalışanlarla ilgili, çevre ile ilgili bir hassasiyetiniz olması bu kredide ön koşul. Ön şartı önce çevre hassasiyetimiz. Nitekim biz karaya çıkarken denizden getirdiğimiz doğal gaz projesinde rotada bir ufak değişiklik yapmak zorunda kaldık. Ne için? Filyos aslında enteresan bir bölge tabii. Hemen yanımızda bu coğrafyanın en güzel nehirlerinden su akıyor. Karadeniz’e kavuştuğu yerde de kuşların konakladığı bir yer var” şeklinde konuştu.
“Kömür insanoğlunu neredeyse iki asır taşıdı”
Sanayi devriminin en büyük araçlarından birisinin insanoğlunun kömür gibi enerji kaynağı keşfine bağlı olduğunu anlatan Bakan Fatih Dönmez şöyle devam etti:
“Şimdi sanayi devriminin en büyük araçlarından birisi aslında insanoğlunun kömür gibi bir enerji kaynağı keşfine bağlıdır. Yani işte sanayi devrimi 1700’lü yılların sonunda başladığında özellikle İngiltere biliyorsunuz keşfetmişti kömürü. Sonra buhar ve işte arkasından elektrik, petrolün, gazın keşfi baktığınızda. Kömür insanoğlunu neredeyse iki asır taşıdı. Hala aslında birincil enerji kaynakları içerisinde baktığımızda küresel anlamda yüzde 25’ler seviyesinde bir payı var. Elektrik üretiminde baktığımızda ülkeden ülkeye değişiyor. Bugün Avrupa ülkelerinde, Almanya’da bile hala yüzde 30’ların üzerinde elektrik üretiminde bu tablo. Aynı şekilde Amerika’da kömür var hala, tabii biraz frene bastılar. Bir çıkış stratejisi bu. Ve sıfır emisyon hedefleri kapsamında ülkeler kömürde yeni yatırım yapmıyor, mevcut yatırımların da ekonomik ve teknik ömürlerini dikkate alarak bir çıkış planlaması yapıyorlar. Ama işte geçtiğimiz yıl gördük doğalgaz tedarikinde zorlanınca Avrupa birçok kömür santralini tekrar aktif hale getirdi. Türkiye’de de hem yerli hem ithalat kömür kaynağı açısından baktığımızda toplamdaki payı yüzde 25’ler civarında. Bir elektrik üretiminde payı var. Yani bunu bir anda susturduğunuzda bu şu demektir; 24 saatin altı saatinde elektrik yok. Yani yüzde 25’i sizin bir yükünüzü alıyorsa ya altı saat elektrik keseceksiniz günde ya da bununla belli bir süre gideceksiniz. Tabii bizde 2053 net sıfır hedefini koyduğumuzda o tarihlere doğru giderken biz de kömürden üretmiş olduğumuz elektrik miktarını azaltarak gideceğiz. Yenilenebilir payı giderek artacak. Şu anda aslında Türkiye’de yenilenebilirin payı kurulu güç açısından yüzde 34’lerde. Yani 104 bin megavat kurulu gücümüz var. Bunun neredeyse 55-56 bin megavatlık kısmı rüzgar, güneş, hidrolik, biyogaz gibi santrallerden oluşuyor. Bunun payı artacak. İşte yakın bir gelecekte nükleer santral devreye girdiği zaman o da biliyorsunuz net sıfır emisyonlu tesis. Bunlar da tabii daha temiz enerjiye de erişmiş olacağız. Kömür onun için aslında bu iki asır insanoğlunun enerji ihtiyacını büyük oranda karşılamış oldu.”
“Maden ocaklarına münavebeli sistemi konuştuk”
Zonguldak’ın geçen yüzyıl kömürle anıldığını. bundan sonra da doğalgazla anılacağının altını çizen Bakan Fatih Dönmez, “Zonguldak’ın bir yerde tarihi diyelim. Geçtiğimiz yüzyıl Zonguldak’ı bir başka yeraltı enerji kaynağı olan kömürle andık. Ama bu yüzyılda da doğal gazla anacağız inşallah. Bu arada tabii maden sektörü insan kaynağı sirkülasyonun yoğun olduğu bir sektör. Yıpranma daha fazla. Emeklilik dolayısıyla ayrılanlar var. İşte o ayrılanları da karşılamak için diğerlerine de işçi alacağız. Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz haftalarda söyledi. Bin kişi daha alacağız dedi. Şimdi dün arkadaşlarla burada bir toplantı daha yaptık. Burada münasebetli münavebeli bir sistem var. Özellikle yöre halkı da onu daha çok tercih ediyor. Burada bir işçimizi biz daha çok kırsal kesimden temin ediyoruz biliyorsunuz. Kırsal kesimde de şimdi full-time işe aldığınızda bu sefer de tarladaki, bahçedeki işleri zaman zaman aksayabiliyor. Yöre halkı “Geçmişte biz şöyle çalışıyoruz, bir ay tarlamızda, bahçemizde çalışıyoruz. Aynı imkan tekrar bize verilebilir mi’ diye dün böyle bir teklifle geldiler. Bu durumda belki eğer öyle bir ay çalışıp bir ay tarlasını, bahçesinde çalışmaya müsaade edersek bu bin kişi belki iki bin kişiye de çıkabilir. Bizim için oradaki bin rakam hani net bir dönemde ihtiyaç duyduğumuz işçi kaynağı. Çalışıyoruz.”
Gabar’da petrol heyecanı
Esma Çevik kuyusunda 150 milyon varillik keşif açıklandığını hatırlatan Bakan Dönmez, Gabar Dağı’ndaki sondaja ilişkin şöyle dedi:
“Esma Çevik sahasında geçtiğimiz yıl önemli bir keşif açıklamıştık. Yaklaşık 150 milyon varile ve orada altı yedi kuyuda da günlük 6-7 bin varillere ulaşmıştık. Bu yıl orada inşallah kuyu sayımızı 20’ye çıkartacağız. Ve muhtemelen de günlük üretimimiz o bölgede 15-20 bin varillere çıkmış olacak. Geçtiğimiz yılı biz 60-65 bin varilini Türkiye Petrolleri, 15 bin varili de özel sektör olmak üzere günlük 80 bin varil üretimle kapatmıştık. Bu yıl hedefimiz cumhuriyetimizin yüzüncü yılında artık günlük yüz bin varille üretime çıkmak. Bu sahadan biz çok ümitliyiz. Şimdi bunu sahanın hemen komşu bir tarafında Gabar Dağı’nda yeni bir keşif amaçlı sondaja da devam ediyoruz. Tabii orada hala birkaç metrelik kar var. Kış şartları olumsuz seyrediyor. Ona rağmen ekiplerimiz çalışmaya devam ediyor. Herhalde bu ayın sonuna doğru oradan iyi haber gelir. İyi haber bekliyoruz ama tabii petrolde şöyle bir ifade var; petrol matkabın ucunda. Şimdi matkabı döndürüyoruz. Görmemiz lazım. Vatandaşımızla da paylaşacağız. Yani ilk sismik veriler açısından baktığımızda Esma Çevik’e göre 150 milyon varil olarak açıkladığımız, çok daha fazla olacağını değerlendiriyor arkadaşlarımız. Petrol fiyatlarında son bir haftadır tekrar bir yükselme eğilimi var. Biliyorsunuz pandemi döneminde neredeyse 130’a kadar çıkmıştı. Sonra bir gevşedi. Yüz doların altına düştü. Bu yıl aslında daha da göreceli iyi gidiyordu. Böyle 70-75 bandında. Bugünlerde özellikle OPEC, OPEC+ ülkelerinin üretimi kısma kararından sonra biliyorsunuz bir miktar daha fiyatlar yükseldi. Şimdi yükselse de düşse de her halükarda fiyatlardan bağımsız kendimiz üretmek zorundayız. Oradaki ham petroldeki üretim artışı, maliyet artışı pompaya yansıyor. İndirimler de aynı şekilde maliyetler düşünce de pompaya, indirime yansıyor. Biraz kararsız bir döneme girmiş durumdayız şu anda petrol fiyatlarında.”
Borda 60 milyar dolarlık pazar
Pandemi sürecinde bordan elde edilen el dezenfektanına dikkat çekerek bor rezervlerinin önemine değinen Bakan Fatih Dönmez, “Pandemi döneminde bu el dezenfektanı biliyorsunuz. Bir anda talep patlaması oldu doğal olarak. Orada da o zaman tabii ki bazen bizim boru araştırma enstitüsüyle birlikte bu el dezenfektanı üretilmişti. Borun kullanıldığı 200’den fazla ürün var dünyada var. Şimdi eğer dünyanın en büyük rezervi, en kaliteli rezervi sizdeyse aslında pazarda önemli bir aktör olmak için iki önemli unsur sizde demektir. Bunu iyi kullanırsanız orta ve nihai ürünlerde de önemli bir oyuncu olabilirsiniz. 60 milyar dolarlık pazar; tabii havacılık, savunma, elektronik, medikal ürünler, nükleer teknoloji gibi birçok alanda yine aynı şekilde kullanılabilir. Çeliğe göre çok hafif ama çelikten çok daha mukavemetli. Yani dayanıklı bir üründen bahsediyoruz. Yıllık bin tonluk üretim kapasitemiz var. Şimdi bir beş bin tonluk kapasiteyi daha hazırlıyoruz inşallah. Onu da Kütahya Emek’te yatırım kararını aldık. Bu beş bin tonluk ilave fabrikayla birlikte neredeyse dünyadaki üretimin yüzde 20-25’ini de Türkiye’den sağlar hale gelecek. Nihai ürünlere gittiğimizde milyon dolarlık ürünlere ulaşıyoruz” dedi.
Akkuyu’da heyecanlandıran gelişme
Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşasına ilişkin konuşan Bakan Fatih Dönmez, heyecanlandıran gelişmeyi de açıkladı. İlk taze nükleer yakıtla testlere tabi tutma ve devreye alma keşiflerinin yapılacağına vurgu yapan Bakan Dönmez, “İlk taze nükleer yakıt geliyor. Yani artık o nükleer yakıt oraya geldikten sonra o bölge bir nükleer tesis unvanı kazanmış oluyor. Artık birinci ünitede bayağı bir mesafe kat ettik. Nükleer yakıt gelecek, onun testleri yapılacak. Devreye alma keşifleri yapılacaktır. Akabinde de zaten nükleer yakıttan yaklaşık bir yıl sonra da fiilen elektrik üretimi olacak. Tabii deneme üretimleri daha erken başlayacak ama sonrası artık düzenli üretime de geçmiş olacak. Neredeyse bir asırlık bir hayalimiz ve bir gerçekleştirme imkanına kavuşacağız. Toplam Türkiye’nin elektrik ihtiyacının veya enerji ihtiyacının dört üniteyle birlikte yüzde onunu karşılayacak” diye konuştu.