Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve binlerce kişinin ölümüne yol açan deprem felaketinin ardından, Türkiye genelinde bina testleri ve kentsel dönüşüm çalışmaları hız kazandı. İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, riskli yapıları sağlıklı ve çabuk bir şekilde yenilemek gerektiğine dikkat çekerek, endüstriyel yapı teknolojisinden yararlanılarak sanayi ortamında hazırlanan ’prefabrike beton’ sisteminin daha yaygın kullanılmasını önerdi.
10 ilde büyük yıkıma neden olan depremler, güvenli yapı stokunun önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye genelinde adeta ’deprem’ teyakkuzuna geçilirken, İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, prefabrike beton sistemiyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
“Prefabrike betonun bize sağladığı bazı avantajlar var”
Endüstriyel yapı teknolojisiyle üretilen prefabrike betonların artık daha sık kullanılabileceğini belirten Prof. Dr. Kozanoğlu, “Prefabrike beton sisteminde, binada kullanılacak beton ve içindeki demiri sanayi ortamında hazırlıyor, inşaat alanına taşıyarak kolaylıkla da monte ediyorsunuz; yani yapıyı oluşturan prefabrike beton elemanlar, inşaat sahasına hazır geliyor. Geleneksel yöntemde ise beton inşaat için oluşturulan şantiyede dökülüyor, yani yerinde hazırlanıyor. Prefabrike beton kullanılmayan bina güvensiz demiyorum. Elbette böyle bir şey yok; ancak prefabrike betonun bize sağladığı bazı avantajlar var. Endüstriyel yapı teknolojisi sayesinde binayı daha hızlı ve hafif bir şekilde inşa etmeniz mümkün. Bu hafiflik, deprem anında binanın yükünü azaltıyor” dedi.
Prefabrike betonun avantajlarını saymaya devam eden Prof. Dr. Kozanoğlu, “Prefabrike beton, kapalı ortamda hazırlandığı için en zor doğa şartlarında bile üretilebilir. Örneğin; yağmurda beton dökemezsiniz; ancak prefabrike betonu kapalı ortamda, dışarıda kar ya da yağmur yağsa bile üretebilirsiniz. Prefabrike beton, iklim koşullarından tamamen bağımsız. Bakım masrafı da hemen hemen yok gibi. Sıva ve ek işçilik gerektirmiyor. Prefabrike beton için kullanılan malzeme, geleneksel yöntemlere göre çok daha az. Prefabrike beton, ses ve ısı yalıtımı konusunda da oldukça verimli. Yüksek beton direnci sayesinde depreme de oldukça dayanıklı. Örneğin; prefabrike betonda buhar kürü dediğimiz bir uygulama var. Beton, buhar ve ısı vererek dökülür ve beklenir. Bu sayede prefabrike beton 1 günde hazır hale gelir. Şantiyede, geleneksel yöntemlerle döktüğünüz betonda ise, iklim koşullarına bağlı olduğunuz için 1-2 hafta beklemeniz gereken durumlar olabilir. Süreden ve işçilikten tasarruf demek, aynı zamanda maliyetten de tasarruf anlamına geliyor. Prefabrike sistemi, bina temellerine bile uygulamak mümkün. Zayıf zeminlerde prefabrike beton kazıklar kullanılabilir” ifadelerini kullandı.
Sorun betonarme değil, yanlış iş yapan insan
Prof. Dr. Kozanoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Prefabrike beton, yeni bir şey değil. İlk olarak 1960’larda kullanıldı; ancak artık bu sistemi daha çok uygulayabiliriz. Apartmanlarımızı, çok bloklu siteleri, büyük organize sanayi merkezlerini bununla yapabiliriz. Türkiye’de prefabrik beton kullanılan büyük yapılar var; ancak sayıyı artırmalıyız. Depremde betonarme yapılarla ilgili çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. Şunu net söyleyeyim; doğru bir şekilde yapılırsa ister prefabrik beton kullanın, ister geleneksel yöntemleri uygulayın, binalar güvenlidir. Depremde yıkılan binalar, betonarme olduğu için çökmedi, yanlış yapıldığı için çöktü. Bizim derdimiz zeminle ya da binanın türüyle ilgili değil, bizim sorunumuz yanlış iş yapan insanla. Depremin ardından yapı güvenliği konusunda farkındalık arttı. Elbette çok iyi bir gelişme. Ancak teknolojinin bize sunduğu imkanları değerlendirmeli, bina yapımında da bunları kullanmalıyız.”