Paylaşılan TUIK verilerinden sonra değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Seçime yüzde 45’lik bir enflasyonla girilecek” dedi.
TUİK’e göre 2023 yılı Mart ayında tüketici fiyatları yüzde 2.29 arttı. Böylelikle yıllık enflasyon yüzde 50.51’e geriledi. Ancak İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) Ücretliler Geçinme Endeksi ile arasında makasın açıldığını ifade eden Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Mart ayında İTO endeksi aylık yüzde 2.95, yıllık ise yüzde 73.02 artış gösterdi” dedi. Kozanoğlu ayrıca seçimlere yüzde 45 civarı bir enflasyonla girileceğini belirterek, “1 Nisan’dan itibaren elektrik fiyatlarını yüzde 15 indirmek gibi adımlar da aylık enflasyonu bir parça aşağı çeker. Tüketim sepetinde elektriğin ağırlığı yüzde 6.5. Bu da enflasyonda yüzde 1 düşüş oluşturur” diye konuştu.
Nisan 2022 tüketici enflasyonunun yüzde 7.25 olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bu oranın düşüp yerine yüzde 2 civarında bir Nisan enflasyonu girilirse, son 1 ayın enflasyonunun yüzde 45 civarına ineceğini ileri sürdü. Kozanoğlu, Ekonomi yönetiminin 14 Mayıs seçimlerine kadar enflasyonu yüzde 40’un altına çekmeyi hedeflediğini ifade etti. Kozanoğlu, 2023 yılı için TCMB Ocak 2023 Enflasyon Raporu’nda yüzde 22.3 oranında bir enflasyon öngörüsüne rağmen, yılın ilk 3 ayında tüketici fiyatlarının yüzde 12.52 artarak, şimdiden TCMB’yi tekzip ettiğini dile getirdi.
Enflasyon düşmesine rağmen fiyatlar neden yükseliyor?
Enflasyonun düşmesine rağmen fiyat artışlarının neden devam ettiğine dair de açıklamalarda bulunan Kozanoğlu, ““Enflasyon diyelim yüzde 12’ye düşse bile bu aylık yüzde 1’lik bir fiyat artışı anlamına gelir. Enflasyonun düşüşü, fiyatların daha yavaş yükselmesi demektir. Örneğin, siz sabit bir noktada dururken bir araba 40 km hızla uzaklaşmakta iken, hızını 20 km’ye düşürse dahi sizinle arasındaki mesafe açılmaya devam eder. Geliriniz sabitse veya yavaş artıyorsa enflasyon düşse bile satın alma gücünüz azalır” dedi.
“Enflasyon tüm dünyada bir sorun. Avro bölgesinde yüzde 6.2, ABD’de yüzde 3.7”
Enflasyonun dünya için bir sorun olduğunu söyleyen Kozanoğlu, en son yayımlanan OECD Ekonomik Görünüm Raporu 2023 yılı için avro bölgesinde yüzde 6.2, ABD’de yüzde 3.7, G20 ülkelerinin tümü için de yüzde 5.9’luk bir enflasyon tahmini yapıldığına dikkat çekerek 2024’te de aynı sırayla enflasyonun yüzde 3, yüzde 2.5 ve yüzde 4.5 olmasını beklendiğini vurguladı. Kozanoğlu OECD’nin Türkiye’ye ilişkin 2023 enflasyon öngörüsünün ise yüzde 44.6 iken, 2024’te de yüzde 41.4 gibi bir oran olduğunu belirtti.
Bu enflasyon düşüşü kalıcı mı?
Kozanoğlu, Ekim 2022’de yüzde 85.5 oranındaki tüketici enflasyonun, o noktadan sonra ivmesini bir parça kaybettiğini ifade etti. Dövizin yatay seyrinin kurlar yoluyla enflasyon artışını gemlediğini belirterek, dünyadaki gıda ve enerji fiyatlarındaki düşüşün de enflasyonu biraz sakinleştirdiğini kaydetti. Tüm dünyada pandemi sırasında mal fiyatlarının hızlı arttığını, ancak kapanmalar nedeniyle talep düşüklüğü yaşayan hizmetler sektöründe fiyatların sakin seyrettiğini hatırlatan Kozanoğlu şimdi ise ters bir eğilimin söz konusu olduğunun altını çizdi. Kozanoğlu, “Lokantalar, oteller, sinema salonları, spor merkezleri benzeri hizmetlere pandemi dönemlerinin acısını çıkarırcasına canlı bir talep var. Dolayısıyla fiyatlar da daha hızlı artıyor. Bizde de benzer bir eğilim gözleniyor. Lokanta ve otellerde, eğlence ve kültürde, eğitimde manşet enflasyonun üzerinde bir artış yaşanıyor. Dar gelirli vatandaş açısından bakılınca da gıda ve içeceklerin yıllık yüzde 67.89, konutun yüzde 56.12 ile manşet enflasyonun yüzde 50.51’in üzerinde arttığı görülüyor. Bu da tüketim sepeti gıda ve konuta sıkışmış ailelerin daha da yüksek bir enflasyonla karşılaşması anlamına geliyor” dedi.
“Sosyal sorunlar derinleşmesin”
Sosyal sorunların derinleşmemesi için de atılması gereken öncelikli adımlar hakkında önerilerini dile getiren Kozanoğlu, “14 Mayıs seçimleri sonrasında yoksulları, dar gelirlileri önceleyen, satın alma gücü zayıflamış kesimleri kollayan sosyal yardımlara ağırlık verilen bir istikrar programı benimsenmeli. Şimdiden bu gerçeği hatırlatmakta yarar var” dedi.
“Merkez Bankası faizi yüzde 8 seviyesinde iken reel faiz yüzde 30’a dayanmış durumda”
Kozanoğlu son olarak faiz ve KKM faiz sınırının kaldırılmasına ilişkin görüşlerini de dile getirdiği açıklamasında şunlara yere verdi:
“MB politika faizi mevduat ve kredilere yön veren bir gösterge faiz olmaktan çıkmış durumda. Diğer bir ifadeyle parasal aktarım mekanizması tıkanmış durumda. Mekanizma şöyle işliyor: Bankalar döviz mevduatlarını MB’ye verip düşük faizli fonlamaya kavuşuyorlar. Bu sayede ekonomi yönetiminin talimatlarına uygun şekilde enflasyonun çok altında faizlerle kredi verebiliyor, düşük faizi DİBS’ler alabiliyorlar. Hala da kar etmeye devam ediyorlar. Elbette bu sürdürülebilir bir tasarım değil.”
“Hedef, dövize olan talebi kısmak”
“KKM’den faiz sınırı kaldırılarak dövize yönelme engellenmeye, talep kısılmaya çalışılıyor. KKM ilk zamanlarda hem dövizden TL’ye dönüşü sağladı. Hem de TL değer yitirdiği zaman mevduat sahiplerine belli bir getiri sağladı. Son zamanlarda kur adeta sabitlendiği için getiriler düştü KKM’nin cazibesi azaldı. TL mevduat faizlerinin yükselmesi de KKM’de duranlarda hoşnutsuzluk oluşturdu. Şimdi bankalar daha yüksek faizler önerebilecekler. KKM sahipleri döviz böyle durağan giderse hem yüksek faiz kazanacak hem de tasarrufları dolar/avro cinsinden artacak. Hazine’nin yükü de azalacak.”