Ankara Etlik Şehir Hastanesi Psikiyatri Bölümü, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen depremzedeler için ilk günden bu yana 7 gün 24 saat esasıyla çalışmaya devam ediyor.
Ankara Etlik Şehir Hastanesi Psikiyatri Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel Örsel, Kahramanmaraş merkezli ve 11 ilde yıkıcı etkiler bırakan depremlerin üzerinden 1 ay geçmesinin ardından depremzedelerin yaşadıkları travmalara karşın neler yapılabileceğine ve hastane olarak geçen sürede yapılan çalışmalara ilişkin İHA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Etlik Şehir Hastanesi’nin bir karşılama hastanesi olduğunu ve depremin olduğu hafta başta olmak üzere çok yoğun bir başvuru olduğunu ve gelen depremzedelerin büyük bir kısmının da cerrahi işlem gereken yatan hasta grubu olduğunu belirten Örsel, “Ayaktan gelenlere poliklinikte daha çok psikolojik ilkyardım dediğimiz yaşadıkları yoğun kaygı belirtileri ile ilişkili olarak müdahaleleri içeriyordu. Yatan hasta grubuna da hastanemizde 40 kadar psikoloğumuz görev yapıyor. Genel olarak bu yöndeki daha yaşadıkları kaygı, sıkıntı kayıplarıyla ilgili yaşadıkları travma, depremde özellikle göçük altında kalma ya da buradan çıkarılma sırasında yaşadıkları konularda yardımcı olmaya çalışıyoruz. Çalışmamızın ikinci ayağını da bu gruba hizmet veren sağlık personeline yönelik planladık. İlk bir hafta özellikle sağlık personelimiz de her ne kadar deprem ülkesi olarak yaşıyor olsak da Van Depremi ve Gölcük Depremi derinden olan alışık bir deneyimimiz olsa da bu ölçekte bir hizmet üretme kapasitemizi zaman içerisinde oluşturuyoruz. Sağlık personelimize de nasıl yaklaşacakları, bu kişilerle nasıl iletişim kuracakları üzerine çalıştık. İkinci olarak tabii buraya maruz kalmak, bu görüntülere, bu acılara tanıklık etmek de çok kolay değil. Bu konuda onların nasıl bu süreci idare edebilecekleri, nasıl baş edebilecekleri üzerine çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Toplumsal bütünleşmenin, bu kişilerdeki belirtilerin kalıcı olmaması için aylarca sürdürülebilir olması gerekiyor”
Bölgede ve diğer illerde depremzedelerin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ve normale dönülmesi adına yapılan toplumsal bütünleşmenin kısa süreli değil uzun zamana bölünerek yapılması gerektiğini eğer öyle yapılmazsa normalleşme sürecini olumsuz etkileneceğini vurgulayan Sibel Örsel, “İlk günden beri gördüğüm herkes bir şey yapmaya çalışıyor. Çok büyük bir acı var ve hepimiz elimizden ne gelirse yapmaya çalışıyoruz. Bu acıya nasıl ortak olabiliriz. Bu acıların yaralarını nasıl sorabiliriz temennisiyle. Bu toplumsal bütünleşmenin, özellikle bu süreçteki yardım çabalarının sürdürülebilir olması gerekiyor. Belki ilk şoku atlattık. Travma ve sonrası değerlendirmelerimiz de ilk 1 ay bizim için kritiktir. İlk 1 ayda ne kadar toparlanılabildiği, mevcut yaşadıklarıyla nasıl baş edebildiği, günlük yaşamına rutinlerine dönüp dönmediği üzerine bir değerlendirme yaparız. Bu gördüğüm toplumsal bütünleşmenin, bu kişilerdeki belirtilerin kalıcı olmaması, sonrasında yaşama uyum sağlayabilmeleri ve devam edebilmeleri için önümüzdeki günlerde de sürdürülebilir olması, hatta aylarda da sürdürülebilir olması gerekiyor. Orada önemli olan kişilere bu kayıpların üstesinden gelebileceği, gelecekle ilgili kaygılarının yardımcı olunacağı ve toplumsal olarak bu süreçte onların hak ettikleri hizmetlerin, yardımların, yaklaşımların uygulanacağı ile ilgili çalışmaların sürmesi. Bunu kendileri gördükçe ve biz bu süreci eğer bu şekilde sürdürülebilir olarak devam edebilirsek, onların da önemli ölçüde bu süreci anlatmalarını umut ediyorum. Bunun için elbirliğiyle çalışacağız diye düşünüyorum” değerlendirmesini yaptı.